Paylaş
Bu tarih, hayatımda bir çeşit “mucizedönümü” oldu gibi!
Mucizelere inanan bir annenin, mucizelere inanan kızıyım. Şaka gibi ama, mucizelerle de karşı karşıyayım.
Hayatım, annemin: “Hayatta mucizeler var kızım!” demesini dinleyerek geçiyor. Asla yılmayan, bitti denilen noktada yeniden başlayan, düşünce kalkan, boyun eğmeyen bir anneye bakıp onu örnek alarak hayata devam etmek bazen çok iyi, bazen çok zor.
Çünkü insan en az onun kadar “yapıcı” olmak istiyor; ama olamadığı zaman da feci kötü hissediyor. Hatta kıskançlık filan duyuyor J.
Hele hele babam gittiğinde annemin yapabildiklerini, hem de o genç yaşında, ben yapabilir miydim, bilmiyorum. Hiç sanmıyorum. Çok güçlü görünen ürkek bir kediye benzetiyorum kendimi. Kolaycacık köşeme çekilebiliyorum.
Yıkılabiliyorum.
Hele bir depresif oluyorum, akıllara zarar... En ufak olayda da kalkıp vasiyet yazabiliyorum! Yazmışlığım var.
Kardeşim buna “yazar dengesizliği” diyor. Haklı. Zaten o hep haklı! J
Bunlar konumuzla alakasız gibi oldu ama, yine de bu cümleler olmadan girişi yapmam mümkün değildi hissettiklerime...
Dedim ya, dün bir mucize oldu benim için.
Öyle bir mucize ki;
Uğrunda çoook uzun süredir uğraş verdiğim, uykusuz perişan geceler ve günler geçirdiğim, hastalandığım, depresyonlara girip çıktığım, kendimi paralayıp: “Acaba ben beceriksiz ve enayi bir kadın mıyım diye, zaman zaman kendimi saçma saçma sorguladığım... Sorguladığım şeylerden utanıp kendimden soğuduğum, binbir değişik duyguyu böğrümün derinliklerinden yaşadığım şeyle ilgili bir mucize... Benim için önemli bir şey işte...
O kadar sevindim ki; “Mucizemin hatrına bir şey yapmam lazım!” dedim. “Ve öyle bir şey olmalı ki bu; beni ona, onu bana, ikimizi de hayata bağlamalı! Ufacık bir simge olmalı...” diye hayal ettim.
Çok sevdiğim bir çocuk kitapçısı var. Hemen oraya arabayı çektim. İçeri girdim piti piti... Dolanıyorum köpekbalığı gibi. Aranıyorum deli deli. Biliyorum o şey karşıma kendi çıkacak. Çıkacak ki şans olsun. Tıpkı mucize gibi olsun...
Aaaa o da ne?
Bir baktım tahta mandallar. Rengarenk. Nasıl şekerler...
Budur işte dedim: Hayata tutunmak için TAHTA bir MANDAL!
Bazısında hayvanlar var, bazısında palyaçolar. İki kutu aldım. Hayvanlı olanları aileme, palyaçolu olanları arkadaşlarıma...
Kızıma üzerinde sarı civcivler olanını verdim. Civcivler gülümsüyordu ve yalnız değildiler. Kızım da hayatta bu civcivler gibi mutlu olsun, yalnız olmasın, gülerek tutunsun bu hayata diye içimden geçirdim.
Oğluma üzerinde at olanını verdim; at gibi asil ve hızlı bir adam olsun diye diledim. Rüzgar gibi dört nala yaşasın hayatı içimden öyle geçirdim. Biraz da komikti atın tipi, tam ona göreymiş gibi geldi. Verdim gitti.
Eşime üzerinde değirmen olanını seçtim. Sürekli çalıştığı ve ekmeğini taştan çıkartmasını bilen bir adam olduğu için... Durmadığı için. Arıza yapmadığı için. Çark takıldığına kollarıyla itip çalıştırdığı için. Değirmeni hep dönsün, huzurlu olsun istedim...
Tahta mandallarını verip aileme, onlara teşekkür ettim. En çok da kızım ve oğluma! Bilgisayar başında onlardan çaldığım zamanlar için bana gösterdikleri anlayışa...
Ha bir de oğluma kazarak çıkarması gereken dinozor fosili aldım. Ne alaka demeyin, bu ara okulda dinozorları inceliyorlar da... Hem de hayatta iğne oyası gibi özenle, dikkatle çalışmadan bir yere varılmıyor diye, sabırlı olmanın önemini öğrensin diye. Azıcık acelesi var çünkü benim gibi kendisinin de.
Kızıma da bir kurbağa aldımJ! Ama üzerine su döküyorsunuz Prens oluyor. Çünkü şekle bakmazsan, aşık olursan yaptığın ve/ya sevdiğin neyse ona, sana hayat daha güzel görünüyor, gülüyorsun sonunda. Mucizeler oluyor mutlaka.
Kendime inekli olan mandalı seçmiştim! Hemen bilgisayarıma iliştirdim. Malum çok severim inekleri, yoncayım ya...
Bunca zamandır her türlü kahırımı, hayalimi, perişanlığımı ve kaprisimi çeken arkadaşlarıma da renkli palyaçolu tahta mandalları verdim.
Ağlarken gülüyoruz, gülerken ağlıyoruz. Anneyiz. Şu hayata bu ağaçtan yontma mandallar gibi tutunalım, ağaç gibi sağlam köklü ve uzun ömürlü olalım istedim.
Sakın sizleri unuttum sanmayın!
Unutmadım.
Bana en büyük şansı aslında siz verdiniz.
Evde 4 Yapraklı Yonca tahta mandallarım vardı.
Size de onları yolladım.
Bu köşeden çıkıp şans ve mucizeler, şimdi sizin yanınıza geldi.
Gözünüzü açın ve onları görün yeter ki...
Yonca
“pırrrpırrr”
Paylaş