Paylaş
Evet evet, bence sorun var bir yerde.
İnanın Alex’i ben de çok seviyorum. Ben de çok üzüldüm gidişine. Aileden oldu nitekim bunca sene.
Ama... Bir ama var burada...
Hepimiz profesyonel iş hayatındayız. Hatta bizim gibi gurbete şirketinin iş nedeniyle gönderdiği “expat” denen çalışan kesim, tıpkı futbolcular gibiyiz.
Transfer oluyoruz bir bakıma. Şirket “Seni iki seneliğine bilmem nereye gönderiyorum!” diyor. Gidiyorsun.
İki-üç senede bir, bazen daha da erken, bazen daha geç, “Hadi bakalım şimdi de Fransa’ya veya Almanya’ya veya Endonezya’ya veya Suudi Arabistan’a gidiyorsunuz” diyor sonra.
Bir şey diyemezsiniz. Hiçbir şey!
Kuzu kuzu gidersiniz. Ha bazen geciktirme şansınız olur. Ama yine de kolay değildir “hayır” demek.
Çocuklar tam okula alışmıştır, tam arkadaşlar edinmişsinizdir, tam hayata alışırsınız, düzen kurarsınız ve hop, haydi gitme saati gelir.
Çok zordur.
Bilinmeyene yolculuktur.
Sürekli yeniden uyum sağlamak zorunluluğudur.
Alex gibi mektup yazarsınız kendi içinizde. Başbakan yoktur sizi teselli edecek.
Kaç tane arkadaşım geldi gitti biliyor musunuz bu şekilde... Ben sayısını unuttum.
Üstelik hepsi Türkiye’nin gurur duyması gereken büyük büyük işadamlarıdır.
Kocaman şirketlerde kocaman görevleri süper yapan adamlardır.
Öyle mütevazı tiplerdir ki bir de, hayatta inanmazsınız milyon dolarlık adamlar olduklarına. Türkiye neden kendi adamlarına değer vermeyi çok görür, bilmem.
E Alex de profesyonel işadamı gibi futbolcu işte yahu. Evet şahane bir adam. Geldi, işini layığıyla yaptı ve şirketi “tamam artık, evine dön” dedi. Ne inanılmaz
başarılı işadamları hak etmedikleri transferleri yaşıyorlar iş dünyasında bir bilseniz...
Ne haksızlıklar oluyor. Aileleri nasıl da oradan oraya sürükleniyor tam düzen kurmuşken...
Alex’in gidişini izlerken “e biraz abartıldı” diye düşündüm elimde olmadan. Cılkı çıktı, tadı dozu kaçtı. Çok sevdiğim Alex’e az kaldı gıcık olacaktım. Ama sorun Alex değildi ki! Sorun bizim olayları haddinden fazla uçlarda yaşayış biçimimiz. Ben bu hale gıcık oldum...
Bir de ülkemizin daha ne inanılmaz sporcuları var hak ettikleri ilgiyi göremeyen...
Bakiye Duran mesela, dünyanın ultra maratonlarını koşan atom karınca kadın maratoncumuz... Mesela Koşan Adam lakaplı Kemal Özdemir... Ne çok başarıları var, bizden kimse bilmez, dünya bilir.
Keşke onları da bizleri müthiş temsil ettikleri uluslararası yarışlara giderken böyle uğurlasak, dönüşlerinde kucaklasak...
Alper Dalkılıç, Emre Tok, Faruk Kar... Hem profesyonel işadamı hem de sporculardır. Bizi, bayrağımızı, ülkemizi acayip gurur duyulacak şekilde temsil ederler uluslararası spor arenalarında...
Çölleri, dağları aşarlar, kimse bilmez. Gencecik milli sporcularımız var mesela destek ve alkış bekleyen...
Alex’e veda için yapılan organizasyon ve masrafların bir kısmıyla milli ritmik cimnastikçimiz Begüm Güngör gibi gencecik sporcularımızın şampiyonalardaki giysilerine sponsor bulabilsek mesela!
17 yaşında Begüm ve 6 yaşından beri ritmik cimnastik yapıyor. 2 senedir de milli.
Begüm şu anda bir Anadolu lisesinde ve 12. sınıf olduğu için hem üniversite sınavlarına hem de 2013’te Mersin’de yapılacak Akdeniz Oyunları seçmelerine hazırlanıyor.
2013’teki Akdeniz oyunlarında Türkiye adına iyi bir yarışma çıkarabilmesi için yurtdışı kamplara ve yarışmalara katılması lazım. Ama yeterli imkan yok. Ailesi elinden geleni yapıyor ama yetmiyor.
Destek ve sponsor gerek.
12-14 Ekim’de Antalya’da Ritmik Cimnastik Türkiye Şampiyonası vardı. Keşke basın da, biz de bu çocuklara yeterli manevi desteği verebilseydik...
Bizim bir dolu Alex’imiz var ve olacak aslında.
Olacak da azıcık içimizdeki cevherlere de destek verip kıymet bilsek vakit kaybetmeden daha fazla!
Yonca
“Of yani”
Paylaş