Paylaş
Tatilimin son günleri hep istifa etmeyi düşünerek geçiyor. Hep!
Hiç istemiyorum ne işe, ne de gerçeklere dönmeyi.
Her sene evden dışarı adım atmamaya yemin ederek geliyorum Yalıkavak’a; çünkü burası benim cennetim. Dışında geçirdiğim her saniye kayıpmış gibi geliyor bana. Hele tatilin sonu yaklaştıkça bu his iyice içime çöküyor. Evime, bahçeme, denize, komşularıma yapışmak istiyorum.
Çocuklarımla iskeleden bin kere atlamak, sala gelip gitmek, güneşten, tuzdan, sıcaktan, nemden şikayet etmek istiyorum.
Çocuklarım nefes almadan “Anne anne anne anne anne...” desinler, ben onlara “offf yeter!” diyeyim, bin kere uyarmama rağmen sürekli lafımı kessinler istiyorum.
Tatilim daha şimdi, şu an başlamış olsun istiyorum.
Tatil biterken hiç değişmeyen şekilde yıllardır böyle hissediyorum.
Her şey boş geliyor birden; iş-güç-okul... her şey!
Cumartesi günü çocuklarımı burada bırakıp işime, Dubai’ye döneceğim.
Şu anda tek bildiğim, aklımın başka yerde olduğu. O yerde de kocaman bir tekne var. Koskocaman hem de. İçinde bütün yaz biriktirdiğim ve zamansızlıktan paylaşamadığım yazılar var. Kağıtlar ve sayfalar dolusu. Sadece benim aralarına dalıp onları kıyıya taşımam lazım. Görücüye çıkarmak için...
Ama bu 4 günümü doya doya geçirmeliyim. Onlar beklesinler azıcık daha. Bir şeycik olmaz nasıl olsa.
Hayat uzun ve yavaşmış...
Acele ettiğime değmez.
Yoksa güzel şeylerin tadı kalmaz damağımda...
Yonca
Paylaş