Paylaş
“Ne bekliyordun ki Yonca?” dedim durdum.
Evet bunu bekliyordum ama bu kadarını beklemiyordum. Sanırım beni bu fena yaptı.
Ne düşündüğümü, duygularımı her şeyi sindire sindire yazacağım. Uzun uzun yazmak istiyorum.
Bu yazıyı doğru düzgün bir zamanda yazmam lazım ama, şimdi değil.
Çünkü yazarken şu anda, (dün akşamüstü) Altın Kelebek Ödül Töreni için bulunduğum Haliç Kongre Merkezi kulisindeyim. Hazırlıkların, provaların tam göbeğinde.
Baştan savma, uyduruk, veya yeterince iyi cümlelendirilmemiş bir yazı yazmak istemiyorum.
Evime döneyim, masama oturayım ve tüm içimi önüme koyup da yazayım hele.
Nasıl olsa bu sonuçlarla uzun sure yaşamak zorundayız.
Evet zorunlu hissediyorum kendimi!
Ha tabi bunda kendimi bildiğim, reşit olup da oy verme hakkımı elde ettiğim günden beri hep bir şeyleri kurtarmak uğruna verdiğim oyların da nedeni/sebebi/sonucu var.
Bir takım tutar gibi tutabilecek olduğum tek bir partim oldu mu ki uğrunda çalışmak isteyeyim mesela diye düşünüyorum dünden beri. Yok olmadı. Hiç olmadı. Hiçbir lider beni bu ülkede temsil edecek değerlerle meydana çıkmadı. Hep ucundan acık.. Hep kıyısından belki...Yarım yamalak!
Hep durumu kurtarmak, değerlerimize, laik çağdaş bir Türkiye’nin devamını sağlamak için oyumu verdim.
Kırgın, kızgın ve endişeliyim. Beni ürkütüyor bu gidişat, bu ülke ve ne hakla?
Ben kazananı kutlamak yerine –çünkü nasıl olsa kutlayanı çok var- şu anda daha çok, bu başarıyı elde edemeyenlerin acilen yapıcı olacak eleştiriler ve stratejiler için ciddi bir çalışma yapmasını istemekteyim.
Ve daha bunun gibi bir sürü derin düşünceler içinde boğulmamaya çalışarak yüzmekteyim.
Yonca
“Gamlı Baykuş”
Paylaş