Paylaş
İki aydır Samsun’da, bence dünya medyasının en şahane, en renkli, en ilginç, en şaşırtıcı yazı işleri masasına oturuyorum.
En masum röportajlara tanıklık edip; bana sorulan en düşündürücü sorulara cevap veriyorum. İçinde hesap kitap olmayan, ajandasız bir saflıkla sorulan sorular öyle güzel ki!
Gazetecilik, yazarlık ve tüm değerlerimizi irdeliyorum.
“Cevaplarım daha sağlam, tutarlı ve iyi bir işe yarar olmalı” diyorum.
Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfı’yla Yapı Kredi Bankası’nın 8 yıldır yürüttükleri “Okuyorum Oynuyorum” eğitim programı kapsamında “Renkli Kalemler” projesinde çalışırken oluyor bunlar.
Amaç çocuklara gazeteciliği “yaşayarak” öğretmek.
Çocuklar hem okuma, yazma, araştırma, kendini doğru ifade etme ve yaratıcı düşünme becerilerini geliştiriyor; hem de gazetecilik öğreniyor.
TEGV’in İstanbul, Samsun, Van etkinlik noktalarındaki bu projeye kendi istekleriyle katılan çocuklar, medyadan belirlenen isimlerin koçluğunda, 8 hafta boyunca özel eğitimli TEGV gönüllüleriyle çalışıp mayısta bir gazete çıkartacaklar. Ben Samsun Birimi’nde “koç” oldum.
Koçum Yonca
Renkli Kalemler projesindeki “koç”lardan biri olarak TEGV’in Samsun Eğitim Parkı’na gidip 4. sınıf çocuklarıyla beraber; mesleğin zorlukları, güzel yanları, röportajlar ve merak edip öğrenmek istedikleri ne varsa hepsine bildiğimce, içimden geldiğince cevap veriyorum.
Yaptıkları röportajların manşete nasıl çıkabilece-ğinden yazılara nasıl başlık bulunabileceğine, neleri nasıl yazabileceklerine kadar pek çok şey konuşuyor, çok hararetli yazı işleri toplantıları yapıyoruz.
Amanın aman!
Çocukların “yağmur çamurda, hastayken bile!” haber peşinde koşturma konusunu nasıl zor bulduklarını ve gazetecileri nasıl anlayıp takdir ettiklerini görmelisiniz.
Bir tanesi “Hastanede hasta yatsan doktorla röportaj yaparsın, bu öyle bir meslek” dedi. Yaş henüz 10!
Çocukların görev bilinci, sevdikleri konuları çalışırken gösterdikleri şevk ve azim, ömre bedel bir dizi gibi, seyretmeye doyamazsın.
Yazıya “Başlık atma” konusunun gıcıklığını tartıştık.
Çocukların da güzelim yazıyı bir de “okura satmak” için iyi başlıkla yazma saçmalığına isyan etmesi beni hem güldürdü hem de acayip iyi geldi.
Yonca
“koç”
Çocuk kalpli gazete
Çocukların gazetesinde; origami, uzaya dair bilgiler, doğa, hayvanlar, magazin, burçlar, moda, bilim ve sanat var. Onlar bunlar hakkında okumak-yazmak, haber kovalamak ve röportajlar yapmak istiyor. Politika, olumsuz ve mutsuz şeyleri yazmak ve bunların peşinden koşmak gelmiyor içlerinden.
Çocukların politik haberden anladığı ve beklediği, mahallelerindeki muhtarla yaptıkları röportajda sordukları sorudan belli:
“Mahallemizde çöp kutuları varken büyüklerimizin küllerini, izmaritlerini yerlere atması; çöplerini sokaktaki çöp kutularına değil de ev aralarına atmalarıyla ilgili belediyemizle beraber bir şey yapacak mısınız?”
Yaş 10, gözlem ve beklenti bu.
Gel de umutlanma be Türkiye!
İçimden, yıkıcı, kirletici nesillerin bir an önce ortamı çocuklara, gençlere bırakmasını diledim Renkli Kalemler yazı işleri masasında.
Biz ne ara o çocuk yüreğimizi yitirdik peki?
Çocuk kalbiyle çıkacak bir gazetenin ne kadar mutluluk ve umut verdiğini görmek bana da kendi misyonuma dair “aynen devam Yoncacım” dedirtti.
Down sendromlu çocuklarla zaman geçirdikten sonra yazdıkları bir haberin netliğine ve verdikleri mesaja bakın hele:
“Bizleri ayırmayın. Farklılıkları olan çocuklarla aynı okullarda, sokakta daha çok bir arada olalım.”
Çocuk kalbiyle büyüklere atılmış
en güzel ok budur işte!
Gönül meselesi
TEGV Samsun Eğitim Parkı’nda her sene 3500 çocuğun eğitim aldığını, 450 gönüllünün çocuklar için emek verdiğini biliyor musunuz?
Çocuklar abilerine, ablalarına hayran.
7’den 70’e herkesin gözlerinin içi gülüyor!
Samsun Eğitim Birimi’nde, Eda Kısa, Betül Yıldırım, Nehir Günay çocukların gazetesi mayıs ayında çıksın diye kendilerini bu işe adamışlar.
Mesaini neye harcıyorsun?
Türkiye; sorunlara, olmayana, yapılmayana, öfke ve kine odaklanmış insan kaynıyor.
Basınından sokaktaki insanına, annesinden işadamına...
Lütfen, olumsuzluk bağımlılığına bir mola verin.
Gözünüzü kulağınızı gönülden bir şeyler yapan insanların çabalarına, yapılanlara, gerçekleştirilenlere doğru çevirin.
Yapılmayanlara harcadığımız mesaiyi yapılanlara harcasak, şikayet etmek yerine güzel işlerin bir ucundan tutsak, zaten öfkelenecek, kin tutacak, düzeltilecek şey kalmayacak.
Niyet olsun yeter. Olur.
Yonca
“odakcıbaşı”
Samsun Kent Müzesi
Samsun Kent Müzesi şahane bir müze!
Yolunuz Samsun’a düşer de uğramazsanız eğer... Büyük hata!
O müzeyi gezin ve müze gezme tadına varın.
Dev dijital kitabın sayfalarını çevirin. Zamanda yolculuk yapın.
Evinize “ben de o müzedeki gibi soyağacı yapıcam” diyerek dönün.
Dahası, çocukları TEGV’li rehber çocuklar gezdiriyor.
Çocuklara çocuk, büyüklere büyük rehber.
Harika!
Yonca
“müzekolik”
Paylaş