Paylaş
Etrafıma bakınca anlıyorum ki, erkeklerin anne olmamasının makul bir nedeni var.
Ne olur hemen babalar alınmasınlar ama!
Her okuduğum “Nasıl süper ana-baba olunur?” içerikli yazıdan, bu sonuca varıyorum.
Sinir oluyorum.
Çünkü aslında,
Gerçek hayatta,
Halledilmesi gereken olay her neyse;
Çözümü, uygulaması her şeyiyle hep kadının işbitiricilik kabiliyetine ve gücüne bakıyor.
Çünkü kadında anadan doğma veya doğduktan sonra edindirilme böyle bir kabiliyet var ya, sonuna kadar kullanılması gerekiyor.
Çoook zor çok!
Diyelim ki çocuğunun bir sorunu var, en önce bunu senin görmen lazım. Sen görmezsen kimse görmez çünkü...
Sonra babaya bir sorun olduğunu anlatman lazım.
Deli olmadığına, uydurmadığına, paranoyak olmadığına ikna etmen lazım.
Sorunu, babanın kişiliğine bir saldırı gibi algılamadan anlamasını sağlaman lazım. Çünkü bazen bir baba, çocuğunun sorununu onur gurur meselesi de yapabiliyor. Ne yıpratıcı ve yıkıcı bir tutumdur bu mesela...
Hadi bunları da aştın diyelim, babaya;
Anneyi suçlamadan, daha doğrusu, kimseyi suçlamadan, sorunu çözmek için, mesela bir uzmana gitmeyi ve bunu hep beraber yapmayı kabul ettirmen lazım.
Kabul ettirdin ama o da yetmez, gidebilmeyi başarman lazım.
Gittin, boğaz boğaza gelmemeyi başarman lazım!
En daha sonra, süpersoniksin ya, bağrına bir taş basıp herkesi hizaya getirip önerilenleri hala aile hayatını en hoş şekliyle devam ettirmeye çalışırken uygulamak ve uygulatmak için her türlü fedakarlığı, yine senin yapman lazım.
Veee hep pişmiş kelle gibi de sırıtarak pozitif olman lazııım.
Offf şiştim!
Yalan mı, yanlış mı?
Tabi bu arada,
Devamlı çok mutlu görünmen –pardon görünmekle olmaz- hissetmen, olman lazım. Yoksa çok stresli olduğun için, eleştirilmen de kaçınılmaz.
İşine, ev işlerine, ailene, eşinin ailesine, arkadaşlarına, okula, ödevlere, çocuklarının sosyal hayatına, onların spor aktivitelerine yetişmen lazım.
Babayı da boşlamak olmaz bak... O da “koca” çocuk nitekim!
Onu da mutlu etmek, maçları seyretmesine anlayış göstermek, saatlerce tuvalette kalmasına takmamak, iş yüzünden stres dolu olmasına da anlayış göstermek lazım.
Demek kiii...
Bir kadının uzaylı olması lazım!
Kablosuz cinsinden...
Görüntü de HD olacak ama ha!
Sizi bilmem ama, bu okuduklarımız da beni geriyor.
Öyle harika, öyle hakikaten yapılması gereken doğrulardan bahsediliyor ki hep, insan ancak bu kadar çaresiz ve zavallı hissedebilir kendini!
Öyle bir mükemmellik beklentisi ve örneklemesi var ki...
Ve herkes de sanki öyle mükemmel kotarıyormuş gibi anlatıyor ki anneliğini...
Ya bir ben hakikaten beceriksizim ya da herkes (pardon ama) kafayı yemiş!
Peki ya gerçekler?
Hayatın size getirip önünüze koyduğu gerçekler?
İçinde olduğunuz gerçekler?
Onları ne yapacaksınız?
Hayat gailesi mesela?
Çocuklarınızın yanında durmanız gerektiğini size söyleyen doktor, o evin nasıl geçindiğini hiç mi bilmez?
Veya kendi parasının ne şartlar altında verildiğini?
Daha fazla fedakarlık derken, o fedakarlığın yapılmasının mümkün olmadığı durumda bir annenin neler hissedebileceğini hiç mi bilmez?
Ne olursa olsun, kim ne derse desin, çocuk annenin arkadaşlar.
Bunu zaten biliyoruz ama, hani yeri geldi madem, tekrar söyleyeyim de iyice şişelim!
J
Hani şu göbek bağı var ya, bakmayın siz kestiklerine, sanki aslında hala sımsıkı bağlı mübarek!
Bu kadar çok yapılması “gereken” şey olmasını da hiç normal bulmuyorum.
Bazen yapmış olmuş olmak için yapmaktansa, yapmamak daha iyi diye düşünüyorum.
Çocuklarımızın en çok ihtiyacı olan şey de bu değil mi yahu?
Olduğumuz gibi olmamız!
Gerçek olmamız!
Benim annem babam mükemmel değildi; ama hayatımız gerçekti! Gerçek olduğu için de herşey çok güzeldi.
Evet sorunlar vardı, hatalar vardı, güldüğümüz şeyler vardı, ağladığımız şeyler vardı...
Ama bu bizim hayatımızdı!
Başkasının nasıl olması gerektiğini dikte ettirdiği bir hayat değildi.
Önümüze her gün öyle çok reçete, liste, uyarı, ödev ve ilaç konuyor ki...
Ne yapacağımızı, neyi uygulayacağımızı şaşırmadık mı sizce?
Belki de bu yüzden, eskiden bu kadar çok morali bozuk anne yoktu mesela.
Belki de bu yüzden, eskiden herkesin içinde şüpheler yerine tek başında dertler vardı...
Dertle başediyor insan da, şüphe öyle fena ki... kendinden şüphelenmek öyle beter ki!
Hal öyle bir hale geldi ki,
Hatalı olma şansımız da, hakkımız da bırakılmadı.
Öyle zor ki...
Bu işin içinden çıkanını bulsak da...
Arkasına takılsak bari!
Yonca
“yETTİ”
Paylaş