Okuduğumuzu anlayalım dersimize hoşgeldiniz!

4 saatlik sınavda bir paragraftan ne anladığını, çoktan seçmeli cevaplar sayesinde anlama becerisi vermeyi, “okuduğunu anlamayı öğretmek” sanan zihniyetin sonucu budur şekerim.

Haberin Devamı

Ay valla çok sinirliyim. Hiiiç de öyle yumoşla yıkanmış bir yazı yazıveremeyeceğim. Aha bugün o günlerden biri işte. “Sabırlı” Yonca’ nın devreler czırt etti, bazı okurlarına sinirlendi. Arada oluyor valla. E okur bana sinirlenme hakkını her türlü saygı-terbiye çizgisini aşarak kullanma hakkını maşallah pek güzel kullanıyor da, ben hiç mi sinirlenmeyeceğim?

 

Lütfen herkes alınmasın. Sadece alınacaklar alınsın. J.

 

O kaddddar sabırlı bir kadınım ki aslında, Peygamberler beni görse kesin: “Bizden sonra sen gel!” derlerdi. (bakın mesela bu bir espri!)

 

Haberin Devamı

***

 

Efendim,

 

Lütfen okuduğunuzu ne niyetle okuduğunuzu, ne tarafı tuttuğunuzu, neyi nasıl ve nerenizden okumak istediğinizi bir kenara bırakarak okuyunuz önce. Önce bir ne yazılmış onu okuyun. Sonra üzerinde düşünmeye başlayın. Bazen basıp altını çizmek de işe yarar, soru sormak da, açık açık: ‘Ben anlamadım kardeşşş, hele bir daha anlat Dayı’na bakayım!’ demek de. Sonra takıldığınız cümleyi sorgulayın. Sorusunu sorun, cevabını verin.

 

Ah ama tabi, kafa kalıplarla kitlenmiş, gözler at gözlüğü ile körelmiş olunca bunlar da zor. Gerçi ne kolay ki şu pek güzel olmasına rağmen çirkinleştirilmeye çalışılan hayatta?

 

Kendi cevabınızı da sorgulayın mesela, olur ha, hatalı da olabilirsiniz. İnsanlık hali değil mi? Sorduğunuz sorunun cevabını mı veriyorsunuz, yoksa başka bir soruya mı cevap veriyorsunuz, kelimelerinizle demek istediğiniz şey birbiriyle çakışıyor mu, zıt mı, anlamsız mı, alakasız mı, alakalı mı? Bir bakın. İki nefes alın, bir düşünün o iki dakika. Arada çay yapın için mesela. Ben yapıyorum, içiyorum. İyi geliyor.

Haberin Devamı

Bir öğretmenimiz vardı, Mme. DeMitri, bize “Söz ağzınızdan çıkmadan önce 7 kere çevirin, sonra söyleyin!” derdi. Kadın Ermişmiş, benim haberim yok. Ay bir de, Allah rızası için, kritik bir yorum yapmadan önce; “Ben bunu doğru anladım mı acaba?” diye bir kez daha sorgulamanın da sonsuz yararı var.*

 

***

 

Irkçılıkla eleştirel olmak arasında ohasal bir fark var çünkü! Ve ben dün, ırkçı bir yazı yazmadım, eleştirel bir yazı yazdım. Ama hata yine bende.

 

Çünkü sorun zaten, benim bir şeyi pek bir uzatarak ve ağdalandırarak anlatma çabamda (bakınız bu yazımın ta kendisi!). Bir de üzerine kafiye takıntısı. Al sana arıza. Oysa gerçekte dilimizi artık pek de kırk dereden su getirerek ağdalandırarak kullanmıyoruz. Kısa ve öz anlattın mı konu kaçmıyor çünkü. İnsanın içini baymıyor, kafa karışmıyor çünkü. Olay neyse o oluyor.

Haberin Devamı

 

O yüzden Yılmaz Özdil’e hayranım.

 

Çünkü o anlayacak olduğumuz en kısa yoldan anlatıveriyor her şeyi. Hem de basit olanı karmaşıklaştırmadan şık yapıyor. Anlayamayacak olana da anlatıyor, zaten anlayacak olana da kendini kısa yoldan anlatma dersi veriyor. (O da ben oluyorum. Kırk satırda anlatmak için eğilip büküldüğüm şeyi, o tek ünlemle veriyor. Ben romanını yazıyorum. Nitekim, hala hızımı alamıyor, bu yazıyı dahi kesemiyorum, pes!)

 

Dünkü yazım, eleştiridir eleştiri. (Bir daha söylesem mi ki? Boşveeer. Nasıl olsa isteyen istediği gibi anlamaya meğilli.)

 

Adama derler çünkü: “Madem zamanında pek bir ahkam kesiyordun, oralar buralar senden soruluyordu, dil, tarih, matematik ilimlerinin icatlarının patenti sizdeydi... Ayol o zaman bugün gelemediğin bu nokta nedir? Neden sen gerisin başkası senden ileri?”.

Haberin Devamı

 

Ha bunu demek de ırkçılık yapmak değildir. Eleştiri yapmaktır. Olanı biteni sorgulamaktır.

 

Nitekim,

 

Okuduğunu anlamaktan aciz olmak bir yana, okuduğunu hep kendi istediğin şekilde anlamaya çalışmak da başka bir çaba.

 

Bizim çok okumamız, ve sürekli ne okuduğumuzu anlatmamız gerekiyor hala. İngilizcede “comprehension” deniyor ayıptır söylemesi (evet çok ayıp) ve herrr dersten önemli.  Çünkü okuduğunu anlamazsan, ne matematik problemi çözebilirsin, ne tarih öğrenebilirsin, ne de en basitinden, neye imza attığını bilirsin. Kazığı şöpedenek yersin.

 

O yüzden,

 

Anlamadığımızla insana sataşıp karalama yapacağımıza,

 

Önce okuduğumuzu anlamak için çabalasak ya!

Haberin Devamı

 

Amin.

 

Yonca

“anlatanlatabilirsen”

 

*ın açılımını içeren dip not: Okurum Lütfullah Bey’dir bu uyarının önemini vurgulayan, hatırlatan ve üzerinde duran. Kendisine teşekkürler. J

 

Oh çeken dip not: Ohhh ki ne ohhh! Yazdım uzuuun uzun, pek rahatladım işte. Yarına kısa yazarım belki de. Bir Amin daha mı desem ne? J

Yazarın Tüm Yazıları