Paylaş
Bu ara böyle.
Belki ayak parmaklarımı kırıp koşamadığım için, belki aylardır şirkette işler çok zorlaştığı, deli gibi yoğun olduğu, ortam kasık ve kasvetli olduğu için, belki hem çocuklar hem biz okul yılı sonuna doğru çok yorgun ve bezgin olduğumuz için, belki sıcakların geç gelmesi için dua ederken erkenden küt diye bastırdığı ve Dubai’de yine kafam bir fırının içindeymişcesine dolaşmak zorunda kaldığım için, belki hesabın asla tutmaması ve yine Mayıs ayının daha başında 5 parasız kaldığım için, belki canım her daim hercai olmak istediği ama kendimi camdan bir kafese hapsedilmiş gibi hissettiğim ve camı kırma cesaretini kendimde şu ara bulamadığım için, belki istediğim müzikleri dinleyecek tam zamanı yaratamadığım için, belki uykumu tam alamadığım için, belki etrafımdaki herkese ve her şeye çözüm yaratma çabasında olup da çözüm yaratamadığım için, belki insanların güzel şeyleri görememe becerileri beni benden aldığı için, belki insanların her şeyi birbirine karıştırmasından yorulduğum için, belki bir teröristin öldürülmesinin dünyaya barış getirmek yerine daha büyük terör hortlatma olasılığı doğurabildiği için, belki insanların oldukları gibi olmak yerine ikiyüzlü olmayı tercih etmelerine anlam vermeye çalışmaktan yorulduğum için, belki artık bazı şeylere hiç şaşıramadığım için, belki hala bazı şeylere çok şaşırabildiğim için...
Belki... belki sırf canımın sıkkın olmasından haz aldığım için...
Neyse ne.
Geçer elbette.
Her daim hava güneşli oldu mu, insana güneşin kıymetini hatırlatmak için bazen yağmur bulutları hınzırca belirir ya...
Onun gibi.
Bir yağar yağmur, bir gürler gökgürültüsü, bir eser yağmur.
Hava açar.
Toprak kokar.
Mis gibi.
Yonca
“çisi”
Paylaş