Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Mutluluktan ağladınız mı hiç?

Her canlının, hayatına sağlam devam edebilmesi ve ecelden gidebilmesi için bence kesin ciddi ciddi mola vermesi lazım. Baktım ki biz de ailecek çalışmaktan kafayı yemek üzereyiz, ailemi durdurdum.

Haberin Devamı

Kafama, birbirimize ha deyince değiverecek olduğumuz kadar bir alanda olma fikrini koydum. Doğanın içinde kaybolmayı, ailecek birbirimize yıllar sonra yeniden kavuşmayı, silbaştan tanışmayı, kilometreleri sıfırlamayı istedim.
13 yıldır elimizden dizüstü bilgisayarlarımızı hiç bırakmadık. Birbirimizin gözlerinin içine dibine kadar bakarak zaman geçirmedik kaç senedir.
Çocuklarımız öyle hasretti ki bir ekran karşısında veya telefonda olmayan anne-baba görmeye; ben öyle hasrettim ki kocamın gevşemiş yüz hatlarına, kocam öyle hasretti ki olduğu yerde kalakalmaya ve ben öyle hasrettim ki uzaklara dalmaya...
Ardı arkası kesilmeyen anlamsız koşturma hırs ve sidik yarışlarından uzaklaşmaya öyle ihtiyacımız vardı ki en küçüğümüzden en büyüğümüze, mavi yolculuk yapalım istedim.
Hiçbir şey yapamayalım, sadece ve mecburen derin mavinin içinde kaybolalım, balık tutalım, uyuyakalalım durduk yerde istedim.
Korkularımızı, endişelerimizi, tüm suni yüklerimizi doğa alsın üzerimizden götürsün atsın uzaklara istedim. Ağaçlarla denizin öpüştüğü yerde, birbirimize sarılalım istedim. Hak ettik bunu biz. Çok istedim.
Yonca “oldu”

Haberin Devamı

Kaptan Hasan Arslanseren

Öğrenciliğimdeki mavi yolculuktan edindiğim tek tecrübem var; tekne mekne hikaye, kaptan ve ekibi esas mesele.
İşini sevmeyen bir kaptan, güzelim denizi zindan eder insana. Nitekim yola çıkarken tek duam; işini çok seven, tecrübeli ve iyi bir kaptana rastlamaktı. O da oldu.
Kaptan Hasan Arslanseren bizim yolculuğu maviden, derin mavi boyutuna taşıdı resmen!
Hasan Kaptan 20 yıldır denizlerde. Ailesine, torunu Derin’e ve mesleğine nasıl da düşkün, nasıl da hassas anlatamam size.
Beş gün boyunca bir saniye profesyonelliğini elden bırakmadan çocuklarla bir ilişki kurdu ki, hani nasıl desem, hayatları boyunca asla unutmayacaklar.
Samimiyeti, içtenliği ve tek bir saniye bile elden bırakmadığı o profesyonelliği inanılmaz. Bir yemekler yaptı, yemin ederim, parmaklarımızı yedik. Çocuklar ilk defa tabağın dibini ekmekle sıyırdılar düşünün!
Doğaya ve emeğe değer vermeyi de öğretti Hasan Kaptan. Biz onun duyarlılığına duygulandık.
Gemici Sinan Karakuş abileri de balık tutmayı, sabırlı olmayı, tabakta yemek bırakmamayı öğretti bizim afacanlara. Ben bin kere dedim, bu kadar etkili olamadım.
Hasan Kaptan ve Sinan, çocuklar ilk balıklarını tuttuğunda bizden çok sevindi. Oğlumuz balık tutamadığında, resmen seferberlik ilan edildi denizin ortasında. Tabii ki balıklara kıyamadık, denize geri saldık.
Suyu dikkatli kullanmayı, elektriği açık bırakmamayı, gereksiz çöp çıkarmamayı, doğaya saygının ne demek olduğunu ilk defa bu kadar ciddi anladılar.
Sadun Boro’nun ne kadar yazsa yine de az geldiği Gökova koylarında Sinan abilerinin çaldığı gitarda, Fikret Kızılok, Yeni Türkü, Bulutsuzluk Özlemi dinleyerek yıldızların altında uyuyakaldılar.
Okluk Koyu’nda Turgut’un yerinde günnük ağaçlarının altından ayın doğuşunu seyrettik. Karı-koca bunca yıl sonra ilk defa kahkahalarla sohbet ederken bulduk kendimizi. Barmen Murat’la dertleştik. Hep beraber ağladık durduk yerde.
Beklenmedik anda kuduran denizde, beş metre dalgalarla boğuşurken Hasan Kaptan, biz ona olan güvenimizden huzurla ufku izledik.
Balıklarla kovalamaca oynadık bazen. Sade bir Türk kahvesi içtik her gün başka koyda. Türk sanat müziği mırıldandık hep beraber denizin ortasında. Sustuk. Öylece durduk boş boş.
Oğlum tavla öğrendi babasından mesela. Kızım papazkaçtı öğretince Hasan Kaptan ona, gece uyumadan “Anne bugün çok mutlu bir gün!” dedi bana.
Bir yıldız kaysın da dilek tutalım diye bekliyorduk o anda.
Mutluluktan hüngür hüngür ağladım biliyor musunuz!
Doya doya. Gökova’da.
Yonca “derin”

 

Yazarın Tüm Yazıları