Paylaş
(Bu tabii yıllar yıllar önceydi.)
Çılgın düğün ekibi olarak önce Hurghada, oradan Kahire yapacaktık. Yaptık da. Hurgadha o zamanlar daha yeni yeni turizme açılıyordu. Oteller inşaat halindeydi. Uçsuz bucaksız, ıssız çölleri aşarak vardığın o insan eliyle tropikize edilmiş otelden denize girdiğinde gördüğün manzara, büyüleyiciydi. Arkandaki o cansız çöle inat, akla zarar capcanlı bir hayat vardı denizin dibinde. Kendimi kaybetmiştim görünce.
Dalmaya gittik, şnorkelle. Hiçbirimiz de Padi filan yok o dönem. Gerçi bende hala yok anasını satayım. L
Meğer o gittiğimiz yerde de, bizden 20 gün önce yaramaz bir köpek balığı iki turiste saldırmış ve her ikisi de kötü yaralanmış. Birisi o sırada hala hastanede bakımdaymış. Kaptan bunu anlattı ki, aman uyarıları dikkate alalım, uslu uslu dalıp çıkalım laf dinleyelim diye. Tabii bunları dinleyenlerin çoğu ayağını bile suya sokmadı.
Ben ne yaptım dersiniz?
Daha kaptan lafını bitirir bitirmez suya balıklama atladım. Belki bir köpek balığı da bana rast gelir de yakından görürüm diye, kafamı sudan çıkarmamak için morarana kadar nefesimi tuttum. En sonunda hayatımın azarını işiterek bizzat Kaptan Efendi tarafından sudan çıkarıldım.
Çünkü ben köpek balıklarına hayranım!
Seviyorum o kocaman afacan yaratıkları.
Dünyada her yıl 800 kişi tost makinasından çarpan elektrik yüzünden ölüyor, 4 kişi köpek balığı saldırısından.
E niye saldırıyorlar?
Çünkü biz onları gıcık ediyoruz da ondan.
Diyeceğim o ki, ta o zamandan beri bekliyordum onlarla yüzeceğim günü. Hem de kafes mafes olmadan.
Hurgadha’da denedim. Maldivler’de denedim, Akbük’de denedim dalmayı. Ölüyorum bitiyorum dalmak için. Ama eş dost ve aile baskısı var üzerimde. Herkes tedirgin oluyor, herkesin acı hatıraları da var bir de üstüne... ve saire. Yıllardır bu tutku ve merak içimde.
Dubai’de, Dubai Mall’daki (AVM) dev akvaryum açıldığı günden beri sabrediyorum. Dünyanın en büyük akvaryumu çünkü. Bilmem kaç çeşit balık var. Köpek balıkları, vatoslar, bir dolu çeşit çeşit ismini cismini bilmediğimiz balık düşünsenize. Her önünden geçişte, içim gidiyordu. En sonunda dayanamadım, kimseye söylemeden gittim randevumu aldım. Günü teyid ettim. Söylersem karşı çıkanım çok olurdu nitekim. Sonra doğru zamanı bekledim.
Çocuklarıma söylediğimde çıldırdılar.
Eşime de; ‘Sana bir şey söyleyeceğim, çok heyecanlıyım, kafayı yiyeceksin!’ dedim, o da ben hamileyim filan sanmış, pek sevindi, ama gerçeği duyunca; ‘Allah akıl fikir verecek mi sana? Bunu hayatta kaçırmam!’ dedi. O da başka bir deli, ‘Yapma!’ demedi.
Neyse.
Beklediğim gün geldi ve çattı.
12 Haziran 2010, Cumartesi.
Saat 15:00’de...
Kızımın yaptığı video çekimleri ve tüm fotoğraflarıyla korkudan tirtir titremiş ve fakat zevkten kendinden geçmiş ‘Yonca ve köpek balıkları’ hikayesi...
Yarın bu köşede,
Sizlerle!
Görüşmek üzere... ;)
Yonca
“giriş-ken”
Çizim: Pınar Büyükgüral
Paylaş