Paylaş
Ben gençkene çok yemek pişirdimdi J...
Hobimdi.
Ama şimdi, eve işten yorgun argın gelip ödevlerle boğuşmaya başlayınca, yemek pişirmek hobim değil, fobim oldu!
Gurbete gelince yeni bir fırın almak zorunda kalmıştık; görüntüsü gıcır bir fırın. Denecek söz yok.
Yok da...
Fırının fanı yok.
Meğer ne önemliymiş bu fan!
İnsan bazı şeylerin kıymetini ancak eksikliğinde anlıyor.
Mutfak hayatımız bir fan uğruna kabus oldu.
Doğal olarak her fırında olduğu gibi, bu fırının da üst ve alt kısmında ızgaraları var. Pişirdiğin şeye göre, normalde, ya altı yakarsın ya üstü, ya da her ikisini.
Ammaaaa....
Fan olmayınca yemeğin ya üstü yanıyormuş ya altı pişmiyormuş ya da altı yanıyormuş üstü kızarmıyormuş!
Her ikisini açınca da, ne pişirirsen pişir görüntü yanık, içi çiğ kalıyor...
MUŞ!
Hele bir de acelen varsa, yemek pişirmek kabus haline dönüşüyormuş.
Bize oldu.
Delirmek üzereyiz!
Bu iş ve okul ve ev ve yazarlık temposunda her gün deney yapacak halim de yok.
Yani kalmadı.
Bir kurabiye pişecek, 3 kişi rotasyon yapıyoruz!
Koydun kurabiyeleri, başladılar pişmeye:
Altı kapat üstü yak.
Tamam üstü kızardı, kapat, altı yak.
Amannn sağdakiler çok pişmiş hop sola al, ortadakileri kenara, kenardakileri diğer yana.
Hatta çevir kurabiyeleri, hooop al aşağıya.
Amanın sıcak... Sakın elini yakma!
O kurabiye daha yeni sağdaydı yahu, sakın dokunma.
Soldan üçüncü yanıyor, kurtarsanaaa!
Aaaaaaaa aa ğa aaaaa! (bu “aaa” Tarzan’ ın çığlığından. Ona göre okuyun lütfen)
Yani 20 kurabiye için verilen emek gerçekten ödüllere layık!
Ne o?
Çocuklarımın canı kurabiye çekti!
En sonunda bittim.
BİT TİM!
Gittim, yine pamuk elleri cebe attım, aradım taradım ve şöyle bir şey buldum:
Mikrodalga/Konveksiyon/Kombi/Izgara/Atomatik Fırın ve Ocak!
Dana na naaaaa....
Uzaylı ve metalik gri.
Solladı beni.
Sıkı durun hemen anlatıyorum bu yeni moda UZAYLI keki nasıl da yapıverdik şıpadanak şimdi:
Nadiren de olsa, en acil durumda hazır kek karışımı alınır, kutunun üzeri okunur.
O ne?
Üzerinde 395 “Fahreneit” yazıyor!
Bu “Fahreneit” benim bildiğim bir erkek parfümüydü! Kaç dereceye tekabül eder acaba derkeeen...
Şak!
Cep telefonunun değişimtokuş programında iki tıktık ile 190 derece olduğunu öğrenip fırına kodlarken, fırın bipbipleyip “Ön ısıtma ister misiniz?” şeklinde bir soru soruyor!
Tövbe çekerek başlıyorum kekelemeye.
Ee is is is ter im tabi, neden olmasın?
Basıyorum düğmeye fırın başlıyor önden ısınmaya.
Ben gidiyorum kek karışımını karıştırmaya. Tam karıştırmam bitmiş, keki kaba dökeceğim sırada:
“Bipbip! Ön ısınma tamam. Keki fırına yerleştirin lütfen” yazısı geçiyor ekranda!
Heyecanla “Aman fırın kızmasın!” diye koşup keki içine yerleştiriyorum.
Yine fırından bir ses:
“Bipbip! Kapımı kapatın lütfen!”
?!?!?!
Yok yaaaa!!
Alaycı bir gülümseme ile kapısını kapatıyorum.
Kapatmaz olaydım!
“Bipbip kaç dakika pişireyim?” diyor.
“E sen daha iyi bilirsin” diyesim var aslında; ama “45 dakika şekerim” diyorum.
İçeri gidip hayallere dalıyorum.
Birden yerimden “na niii na niii” siren sesiyle sıçrıyorum!
Koşuyorum mutfağa “Ben piştim” yazıyor ekranda.
“Çok şükür yangın çıkmamış” derken ben, fırın ekliyor;
“Bipbip kapımı açın lütfen”
E ben o an kopmuşum!
“Bana baksana sen!” dedim...
“Sen beni ne sandın?
Kapıyı açacağız elbet. Yemek için yaptık bu keki, seyretmek için değil!”
“Bipbip aşkolsun!”
diyecek zannedersiniz; ama yok o kadar olmadı. Yoksa dilim tutulacaktı.
Neyse.
Açtım kapısını “Kapıyı kapatın lütfen” dedi kapadım. Laf dinleme huyum var arada sırada, tabi saatine denk gelirse.
Büyük bir tantana, fotoğraf, müzik ve bando eşliğinde keki masanın üzerine yerleştirip sanat eserimi seyre aileyi topladım.
Fırına saygı ile baktık, önünde eğildik.
Oturduk kekimizi afiyetle yedik.
Teknoloji bu, takdir ettik.
Yonca
“KEKlik”
Atasözleri “Yoncasalca” modifiye edilmiş dip not:
Bana fırınını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.
Ummadık fırın aş yakar.
Sen fırınını değil, fırının seni tanısın.
Kekini fırınına göre yap.
Pişirilen keke fırın karışır.
Fırının adı olacağına, canı olsun.
Pişirmeyen fırına kek verilmez.
Fırın pişirir, Yonca öğünür.
Fırın olmayan yerden kek çıkmaz.
Böreğini fırınına göre uzat. Ve saire ve saire...
Daha devam edebilirim aslında; ama dedim “Yoncacım yapma”, hadi bugün Cuma, bu kadar komedi yeter, çok uzatma.
Ve bu arada,
Dünkü yazıma gelen iyi insan-kötü insan tanımlarınızı toparlıyorum, haftaya.
Yonca
“Uzatma”
Paylaş