Kalıp kafalı bizgiller

Katıyız. Kalıpçıyız. Ayrımcıyız. Hatalarımız var, kabul etmiyoruz.

Haberin Devamı

Ha ama sözde bizden daha medeni ve açık görüşlü, eğitimli insanlar da yok!

 

Oysa bu “medeni-eğitimli” bizgiller maalesef pek bir azınlığız. Bunu da kabul etmeyiz biz. Bunları söyledin mi kötü de olursun ayrıca.

 

Kötüyüm ben kötü! J

 

“Aziz Nesin ‘Bu milletin yüzde altmışı aptal’ derken az bile demiş!” diye diye geziniyoruz ortada ama; o yüzdenin içinde kendimizi görüp görmediğimizden pek emin değilim. Oysa korkarım ben de dahilim o yüzde altmışa, hatta doksana!

 

İnsanın kendini sonsuz derecede geliştirme, yetiştirme, eğitme imkanı varken nasıl olur da “Ben oldum!” der, diyebilir?

Haberin Devamı

 

Aklı başında azınlık çoğalmak için ne yapıyor, onu da pek anlamış değilim. Malum kafasını kafesten dışarı uzatana vuran vurana. Herkes sindi kaldı köşesinde...

 

Ha ama çok güzel kavga ediyoruz Allah için. Çoook! Tartışma ustasıyız. Gel gör ki icraat sıfır. Hani Fransızlar gibi tartışsak canım feda. Onlar aldılar mı bir konuyu tartışmaya, işin derinliği de felsefesi de çıkarımı da ona göre olur. E zaten biz Fransızlara da kılız ki! Ama birilerine kıl olmadan önce, bir bakmak lazım; o ne yapmış, ben ne yapmışım?

 

Ben bu başarı kriterini “marka olma” becerisine bağlar oldum son zamanlarda.


Bizden kaç dünya markası çıkmış kıl olduklarımdan kaç?


Hangi marka ülkesinin önüne geçmiş, hangisi geçememiş?

 

Hangi ülke insan ihracatında en başarılı, hangisi değil?

 

Nitekim dünyaya yayılmak lazım ki tanınasın tanıtasın.

 

Marka senin önüne geçti mi, sınır kalmıyor. Kalıplar yerinden oynuyor. Önyargı alt boyuta geriliyor. Bütün ayrımlar “vstttt...” eziliyor. En azından öyle gibi duruyor ki bence bu da önemli...

Haberin Devamı


Nike mesela. Adidas mesela. Benetton mesela. Önce kendileri varlar artık, sonra nereden geldikleri farkında mısınız?

 

Michael Jackson öyle bir marka oldu ki, siyahları beyaz, beyazları siyah, düzleri çekik, çekikleri dümdüz etti. (“This is it” i ben daha yeni seyrettim. Kendime hala gelemedim de...)

 

Bizden kaçanlar Türk olduğunu söylemeyi bırak, unutmak istiyor. Ben esas buna kılım. Ama bu da değişecek. Çocuklarımızı yetiştiriyoruz canla başla. Hem de o biçim. Onlar da bizi yetiştiriyor, bakmayın çocuk olduklarına. Hayatımda çocuklarımdan öğrendiklerimi ne okul ne iş hayatı öğretmedi bana.

 

Bunları düşünüyorum haftalardır. Sürekli düşünüyorum. Çocuklarımızı, bizi, aramızdaki farklılıkları...Neyiz, ne oluyoruz, ne olacağız...

Haberin Devamı

 

Kafam çok karışık... Yazımdan da anlaşılıyor zaten J

 

Televizyona bakıyorum, gazeteleri tarıyorum... ve görüyorum ki, çocuklarımız bizi aşmış. Biz bakmamız gereken yere bakmıyoruz ki görelim aslında. Örümcek ağlarına takılmış duruyoruz.

 

Kafamız yuvarlak ve esnek sözde ama, şekil değiştirmiyor kolayca.

 

Mucizeleri uzakta değil, dibimizde aramak lazım bir bakıma.

 

Ben biraz daha düşüneyim bu konuda...

 

Yonca

“çokgen”

Yazarın Tüm Yazıları