Paylaş
Mustafa Balbay’ ın tutuklanmasından dolayı ne kadar büyük endişe ve üzüntü duyduğumu anlatmak, yazmak istiyorum.
Eşine sabır diliyorum.
Babasını büyük ihtimalle çok özleyen ve neden bu şekilde ayrı kalmak zorunda kaldığını anlaması çok zor olan çocuğuna ise... elimde olsa sımsıkı sarılmak istiyorum.
Yalnız olmadıklarını bilsinler istiyorum.
Bu ülkede hala daha “aklı başında” insanlar olduğunu ve “adalete” güvenebileceğimizi düşünmek istiyorum.
Üzüntüm büyük.
Endişemse üzüntümden de büyük.
Endişelerim; bu davanın yürütülme biçimini, sorgulamaya alınan insanlarımıza yapılanları gördükçe, üzüntümün kat kat önüne geçiyor.
Her geçen gün, kurumlarımıza olan güvenimizin, ki elimizde bir bu kalmıştı sanırım, bir bir yıkılmasını seyretmeye dayanamıyorum.
Sessizliğimizi yazmak istiyorum.
Suskunluğumuzu ve nedenlerini anlamak istiyorum.
Nasıl bu hale geldiğimizi,
Nasıl bu kadar uyuştuğumuzu,
Nasıl bu kadar çekingen, tırsık, düşünme-konuşma-hareket etme özürlüsü olduğumuzu kavramaya çalışıyorum...
Öyle bir hale geldik, getirildik ki, bu hassas noktada, yazılan bir “duygunun” bile yanlış emellere alet edilip yanlış insanlara yaraması söz konusu.
Bu durumdan utandığımı bilin istiyorum.
Kısır konuşma özgürlüğümüzü, havada asılı “korku” havasına kaptırdık.
Yarım yamalak demokrasi hasretimizi, yeşeren diktatörlüğe yem ettik.
Aklımıza gelmeyen karşı çıkma kabiliyetimizi, harekete geçirmeden çürüttük.
Kullanmaya üşendiğimiz aklımızı; tencerelere bulgur, sobalara kömür ettik.
Eğitemediğimiz çocuklarımızı; tarikatlara, yasa dışı örgütlere, devletten gizli açılmış kurslara ve onların yıkılan taşlarına, intihar bombalarına, beyin yıkamalarına kurban ettik...
Yazarlarımızı, araştırmacı gazetecilerimizi, onurlu vatandaşlarımızı, güvenilir askerlerimizi... doğru söyleyenlerimizi dokuz köyden kovup ölümlere terk ettik.
...
Ne olduk?
Oysa bir zamanlar neydik!
Geriledikçe geriledik.
Bir zamanlar çok yürüdüğü için insanlar laf işitmişti hani...
Hani “sokaklar yürümekle aşınmaz”dı değil mi?
“Aşındırmayı” bile aklımızın ucundan geçiremez hale geldik.
Daha yola çıkamadan,
Yenilgiyi kabul ettik...
Mi?
Yonca
“ETMEdi”
Paylaş