Paylaş
Taşı da gediğinde gibi.
Hatta var biraz da hınzır bir hali...
Bakalım ne çıkacak fali J.
Bir de, “kişi kendinden bilir işi” demek de içimden geldi şimdi.
Veee dedim gitti.
Deyimlerimiz, atasözlerimiz hep içimizden çıktığı içindir ki, her durumumuza uyacak bir tane vardır illa ki.
(Bu yazı ekstra kafiyeli J)
Mesela bu yukarıdaki ikili, bugünlerimize öyle güzel uydu ki...
Cuk yani!
Söylemeden geçemedim gari. (ne de olsa genler Nazillili J)
Daldan dala, Yonca bugün kuş misali madem, şimdi de başka bir yere konayım bari.
Hani bizde bir “usul” vardır (ne zaman bu “usul” kelimesini kullansam, aklıma mutlaka Zeki Alasya ve Metin Akpınar’ ın Aşkolsun oyunlarından sahneler gelir, gülüveririm. Nasıl da özlüyorum onları...neyse); misafir gelecek diye hep salon derli toplu durur da arka odalara yığıntı yapılır ya da hatta, salon bozulmasın diye bir odaya tıklım tıkış doluşulur ya hani...
Hep başkasını düşünür, başkasına gösteriş yapar, kendimizi hep ikinci plana atarız. Asla kendimizi düşünmeyiz sözde ya, yine hani...
Aslında ne kadar tartışılması gereken bir tutum ve sosyal kodlama değil mi?
Hayat kısa.
Çok çalışıyoruz o salondaki eşyalar için mesela.
Herkesten çok kendimiz hakederiz başköşede keyif çatmayı pekala.
Bir de “takım ayrımı” vardı hatırladığım çocukluğumdan, eminim bazı evlerde vardır hala daha.
Misafir takımı, misafir tabakları, misafir çatal bıçakları...
Bu anlamda bir takım ayrımı yok mesela bizim evde.
Uzunca düşünüp olmamasına karar verdim-ki haklı nedenlerim var kendimce.
Ne varsa çalışarak aldık, hakettik. Haram mal değil, başkasına kazık atılarak alınmış değil, alın terimiz. Elbette en önce kendimiz kullanacağız. Kıymetini bildiğimizden, kullanırken zaten gözümüz gibi de bakarız. Başkasına hava atmak için bir köşede saklamayız.
Her zaman, misafirimiz de, komşumuz da, eş dost da, sevdiğimiz ve sevenimiz olduğundan, ayrım yapmadan, misafiri misafir gibi görmeden kendimiz gibi bizden, canımızdan gördüğümüzden, kendimize duyduğumuz sevgi ve saygıyı onlara da beslediğimizden, hep beraber aynı takımlarda oturur, aynı takımlarda yemek yeriz.
Ne kendimizi hor görürüz, ne başkasını.
Ne kendimizi eksikli görürüz, ne de başkasını.
Ne başkasına hava atarız, ne de havasını almak için uğraşırız.
Ne üstünlük taslarız, ne aşağılarız.
Hem evimizin önü değil sadece,
Girişi, salonu, odaları, mutfağı, tuvaleti... her yeri temiz olmadığı zaman, düzenli olmadığı zaman her yer aynı anda kirli görünür gözüme.
Yapılan temizlik sinmez içime.
Zaten yapılan temizlik de göstermez kendini.
Kadınlar iyi bilirler bunu.
Neyse...
Bu yazı pek bir mecazi geldi biraz geriye gidip yeniden okuyup düşününce.
Tepem atık ya birkaç gündür.
Usulünce, laf sokuyorum işte!
Yonca
“usulzede”
Paylaş