Paylaş
Denilseydi, denilebilseydi...
“Nasılsınız?” dendiğinde; “Çok iyiyim, ya siz?” diyerek cevap verilseydi,
Verilebilseydi tanışmadan bile...
İnsanlar arasında tepkileşim yerine iletişim olsaydı, olabilseydi...
Belki, o 11 yaşındaki “yalnız ve güzel çocuk”, elinde silah annesini öldürmeyebilirdi. Belki de, hayat bugün, herhangi bir gün gibi, devam edebilirdi.
Keşke etseydi, edebilseydi...
Anne çocuğu ile dövüşmez tartışır, kabalaşmaz anlaşır; sorunları dayakla değil, sözle halledebilecek kadar eğitimli olabilirdi...
Olsaydı...
Küçüğe büyüklük yapıldığı zaman, küçüklerin büyüyeceğini bilseydi o anne, ya da o anne de zamanında; kendi annesinden, babasından, ailesinden büyüklük ve sevgi görseydi, görebilseydi...
İnsanlar;
Ellerinde silah yerine kitap ve çiçek taşıyabilseydi,
Birbirlerine hakaret tükürükleri savurmak yerine,
Sevgi ve hoşgörü sözcükleri söyleseydi,
Herkes, zararla oturulacak bir öfkeyle kalkış anında sakinleşip aklıselim olmayı deneyebilirdi...
Denerdi!
Çocuklara vahşet-dehşet dizilerinde katil kahramanlar olmanın yolları akıl verileceğine, hayal kurma imkanı ve eğitim verilseydi,
Başarı, SBS ve/ya ÖSS ile ölçüleceğine,
Hayat başarısı mutlulukla eş değer biçilebilseydi,
Çocuklar şarkı yarışmalarında büyüyeceklerine, yaşlarının çocukları olabilselerdi,
Domuz gribi yerine “gülümsemek” bulaşıcı olsaydı keşke,
Hayatımız güzelleşirdi belki de!
Çünkü hayatta herşey, siz ister inanın ister inanmayın, bir gülümseme ile başlar ve çözülebilir...
Denenirse elbette.
Keşke içimize bedeli ağır ve çok pahalı kin ve nefret yerine, bedava hoşgörü ve merhamet ekilseydi!
Güne ancak sinirle başladığımız zaman adam sayıldığımız için bu ülkede,
Kavga etmek marifet olduğu için “Meclisimiz” de bile,
Herşey asık bir suratla başladığı gibi,
“Güm!” diye
Bitti.
Kendine gel artık Türkiye!
Yonca
“iğne”
Paylaş