Paylaş
Çocukların okulda seçmeleri gereken “seçmeli dersleri” var. Kendi seçmelerim bitti, onlarınki başladı. Okul kâbusum geri döndü!
Bugün okula seçtiklerini bildirmemiz için bize verilen son gün. Dü. Listeleri bayramdan önce dağıttılar: “Bayramda ailecek düşünün karar verin, doldurup gönderin” dediler, bizi krize soktular!
Kızım keman çalan bir jimnastikçi olduğu için bu ikisi aslında zorunlu seçmeli olduğundan onunla işimiz nispeten kolay. Ama bu iki dersin günleri belli olmayınca, kızımın yapmak istediği diğer şeylerin günlerini belirleyemedik. Kalakaldık.
Oh maşallah daha dakka bir gol bir!
Hatta maç başlamadan kaybettik de denilebilir.
Oğlumuz bu sene birinci sınıf oldu ve çok küçük daha. Bu kadar küçük çocuk neden birinci sınıf oluyor, hiç anlamıyorum! Ne tam olarak ne istediği belli ne de ne istemediği. Neyi sorsak seviyor, ne varsa yapmak istiyor ve aslında pek de bir şey yapası gelmiyor. Erkek diye belki de...
Elimizde uzun bir liste, üç gündür karı-koca ve iki çocuk bakıyoruz trene bakan inek ailesi misali.
Işin içinden çıkamadık iyi mi!
Çünkü bir kardeşin programı diğerine uymuyor, uydurmaya kalksan kimsenin isteği olmuyor, istekler olunca da, anasını satayım, biri çıkıyor okuldan bir saatte öbürü çıkıyor başka saatte.
E peki kim alacak okuldan bu çocukları her gün başka saatte?
Eşim mi, ben mi?
Kim çıkacak toplantılardan, işten kim izin alacak, kim seyahatlerini okula uyduracak ve bunu kim kaç kere yapacak?
Hani hangimiz kendisini az kaldı salonun ortasına kimden önce asacak?
Okul servisi servis olsa anlayacağım da, değil işte!
Okula gidip öğretmenlere akıl danışıp listeleri tamamlayıp su serpmem lazım heyecandan gözyaşları dinmek bilmeyen miniklerimizin kalplerine. Sonra da kendimi sokaklara atıp deli deli gezineceğim bir süre. Sakinleşmem lazım, derin derin nefes almam lazım işe dönmeden önce!
“Seçmeli ders” de ne demek bir kere?
Seçmek zorunda olduğun bir şey olduğuna göre seçmeme hakkın olmayan zorunlu ders demek! Bu ne zulümdür kardeşim, yahu mecbur mu bu çocuklar illa bir şeyler seçmeye ve yapmaya? Rahat bıraksak da boş kalsalar ya!
Yani ne olur çocuklar hiçbir şey yapmasa?
Bu olayı biz “eğitimli çok bilmiş ana-babalar” bu hale getirdik, şimdi de işin içinden çıkamıyoruz, yiğitliğe kaka da sürdüremiyoruz, tükürdüğümüzü de yalayamıyoruz. Acayip kıl oluyorum bu duruma. Kendim ettim kendim buldum. Aslında ben acilen hazırım tüm tükürdüklerimi yalamaya ve de yiğitliğime kaka sürdürmeye... Yeter ki rahat rahat ben annelik, çocuklar da çocukluk yapabilsinler iki ara bir derede... Hakikaten çok yorucu bu böyle.
Çalışan annenin bir de yazarlık derdi kendini gerdi
İşten gelip çocukları yatırınca bir de yazı yazmam gerek malum. Iyice stres oldum, patladım en sonunda! Dağıldım, paramparça bir oraya bir buraya bir de kesin göremediğimiz başka taraflara.
Anladınız mı şimdi neden; bir anne, çalışan kadın, kadın, eş ve insan olarak işimiz çok zor bu devirde?
“Şikayet etme kızııım, seçim senindi” ya da “Aaamaaan bundan güzel dert mi var!” filan demeyin hele, feci bozuşuruz biline! Herkesin o anki derdi inanın yeterince büyük kendine.
Hem ben de evimin kadını, çocuklarımın annesi olmak isterdim belki ama bunu düşünmem bile mümkün değil. Bu devir bu lüksü tanımadı biz çok okumuş çalışkan iş kölelerine. Karı-koca çok çalışmak zorundayız hepimiz, sinir gerçek bu kadar basit işte!
Anne baba olmakla anne baba olunmuyor
Her Allah’ın günü, büyüyen çocuklarınla büyüdüğü söylenen ve aslında küçük olan problemlerini senin kocaman yaşadığın sorunları çözebilmek için ayrıca yeni bir beyin ve bünye ve beden ve psikoloji geliştirmen gerekiyor. Olan bitene ayak uydurmak için bir okul ve psikolojik danışmanlık da bize gerekiyor.
Hale bak, benim okuduğum sanki yetmedi, şimdi bir daha sil baştan okumaya mahkum edildim iyi mi!
Hop terelelli
Bugün azcık gergin olduğum çok mu belli?
Yazarken kıpkırmızı oldum.
Alt tarafı “Yahu insanda yazacak hâl mi kalır, kalmadı!” diyecektim sözde. Olmadı.
Bir dolu döşendim yine...
Neyse. Şimdi kaçmam lazım eşim çağırıyor; çünkü şu satırları yazarken ben -ne ara oldu akıl sır ermez- kızım ateşlenmiş, oğlum da yine öksürüyor. (Nevrim dönüyor “köhhööööö” sesine!)
Allah’ım yine mi hastalanılıyor yoksa?
E ne oldu her sabah dayadığım balık yağı kuvvetine?
Hem daha okula doğru dürüst başlamadık bileee...Tanrım sen insaf ve sabır eyle!
Yonca “Delid-ana”
Paylaş