Paylaş
Adında “emniyet” var içinde ölüm.
Nasıl olur da bu iki kelime yan yana gelebilir?
Eğer ortam emniyetliyse, ölmeyi bırak canının yanmaması gerekir; ama bizde öyle olmuyor işte. Türkiye ve Orta Doğu’nun kötü gerçeği bu; olması gereken yerde bile CAN güvenliğin yok.
Sana kanunlarla, kurallarla garantisi verilmiş alanda bile can güvenliğin yok hem de.
***
Dünya’yı bisikletle turlamaya çıkan 59 yaşındaki Christian Jean Auguste Niaffe, bize gelene kadar sağlamdı.
“EMNİYET ŞERİDİ”nde giderken adamın biri gelip arkadan vurdu ve kurtarılamadı.
Emniyet şeridinde giden bir bisikletliye arkadan vurabilmek için ya sarhoş, ya ruh hastası, ya da uyuyor olman gerek yazdım dün Instagram’da.
Oysa, “Emniyet şeridinde ne işin var?” sorusu ilk sorulması gereken!
Hem emniyet şeridine girerek kuralı çiğniyorsun, hem de koca Dünya’ya tek zararı olmayan bir insanı öldürüyorsun.
Katilsin.
Cezanın verilmesini, ve cezanı çekmeni istiyorum.
***
Bu haber beni çok üzdü.
Aklıma geçen sene, Dubai’de Triatlon Şampiyonu Roy Nasr aynı şekilde öldürüldüğü geldi. Sabahın 5:30’unda ona da birisi arkadan vurdu. Yalnız da değildi, 2 arkadaşı da vardı yanında. 3’ü de hastanelik oldular, Roy kurtarılamadı.
Sürücü tamamen suçluydu, triatletler tamamen suçsuz.
Bu şekilde hayatını yitiren 2 bisikletçi daha oldu.
Bu bisikletçiler kurallara uymayan, tecrübesiz bisikletçiler de değiller ki! Her biri profesyonel ve çok dikkatli.
Sürücü sarhoş.
Gazetelerde yapılan açıklamalar da vahimdi.
“Buralarda bisiklete binmek tehlikelidir” cinsinden şeyler yazıldı.
Tam da Orta Doğu dememin nedeni de bu işte.
Zihniyet, kültür meselesi de ondan.
Hız sınırına uymaz, alkollü araba kullanır, hatalı sollama yapar, “Dur” yazan yerde basar geçer, arkadan vurup can alır; ama geriye suçlu bulunan masum bir ölü kalır.
Katil basar gaza gider.
Kendini güvende hissedecek olduğun, acil durumda sığınacak olduğun, dokunulmaz olduğun; ambulansın, polisin, itfaiyenin can kurtarmak için kullanacak olduğu şeritte canın alınıyor bu coğrafyada işte!
***
Ah ah ah...
Hele hele tecavüze uğrayıp öldürülen Barış Elçisi Pippa Bacca’nın adını yazmaya kıyamıyorum mesela...
Nasıl güzel canlara kıyıyoruz...
Nasıl bu kadar vahşi ve korkunç olabiliyoruz...
Nasıl değer bilmeyen, cana kıyabilen çocuklar büyütebiliyoruz...
***
31 Mayıs Pazar günü, “Bisikletli Ulaşım Platformu” #bisikletliölümleridursun diyerek eylem yapacaklar.
Saat 15:00’da Göztepe Parkı’nda buluşuyorlar.
Bilginize..
***
Bu arada, dün bu haberi okuduğumda aklıma ilk gelenlerden biri de Lübnanlı May Al Khalil oldu yine.
Size daha önce de yazmıştım onu.
Olağanüstü bir insan, müthiş bir ilham kaynağı.
Şu linki tıklayın.
https://www.ted.com/talks/may_el_khalil_making_peace_is_a_marathon?language=en
Türkçe alt yazı seçme şansınız var.
Dinlemeye başlayın May’in anlattıklarını.
1 dakika 32nci saniyeye geldiğinizde kalbiniz sıkışacak.
May, her sabah yaptığı gibi koşarken, bir otobüs çarpıyor. Çok uzun süre hastanede komada kalıyor. Gözünü açtıktan sonra 2 sene boyunca hastanede 36 ameliyat daha geçiriyor. Birazcık yürüyebilmek için...
Ve o halde nasıl bir mucizeye imza atıyor görün hele.
“Sabahın köründe yolda koşmak da neymiş, bisikletle bu yollarda işin ne, canına mı susadın” gibi medeniyetten uzak cümleler kurup, arabayı bizim üzerimize süren suçlulara parmak sallayacağına; ne çevreye ne sana ne şu koca Dünya’ya tek bir zararı olmayan sporcunun yanında olmayan zihniyete gelsin bu gerçek hayat dersi de.
Her yerde, her saatte, herkesin bisikletle ulaşım hakkını can güvenliğiyle kullanabildiği, Herkesin her saatte ve her yerde özgürce koşabildiği günlerin yakın olması adına...
Yonca
“pedalla”
Paylaş