Paylaş
İçimden avaz avaz bağırmak geldi; “Heeeey Uyan Türkiye!” diye.
Nedenini anlatmadan önce, nasılını anlatayım hele.
Ne yaptım biliyor musunuz?
Millerimle aldım bilet, atladım uçağa geldim İstanbul’ a. Sırf ve sırf Avrasya Koşusu’ na katılmaya, 8km’ yi Pembe Güç Derneği üyeleri ve destekçileriyle beraber, meme kanserine duyarlılık yaratmak için, kafamızda simli pembe peruklarla koşmaya.
Dünyanın her yerinde bu tür organizasyonların halk koşuları sivil toplum örgütlerinin, gönüllülerin seslerini duyurmaları için bir fırsattır. Otistik çocuklar için, engelleliler için, bir sürü insan ilginç kılıklarla, derneklerine dikkat çekmek için katılırlar. Ortam hem çok renklidir, hem de anlamlıdır. Kimisi yürür, kimisi koşar…
Ben de yaptım anasını satayım, bunu da yaptım!
Boğaz Köprüsü’ nden geçtim, ayaklarımla, yere basa basa, nereye bakacağımı şaşıra şaşıra. Koşa koşa!
Dünyanın en güzel koşusu bu, en güzel parkuru!
Dünyanın en inanılmaz fikri de bu; kıtalararası koşmak, bir kıtadan çıkıp öbür kıtaya varmak inanılmaz bir şey. Düşünsenize Anadolu’ da başlıyorsunuz, Avrupa’ da bitiriyorsunuz. Kıtaların birleştiği nokta olan Boğaz Köprüsü’ nü geçiyorsunuz...
Daha ne diyeyim ben size, dünyada eşi benzeri yok işte!
Benim gibi deliler de var, dünyanın başka ülkelerinden de gelen. Şehirdeki yabancılar hele, hiç kaçırmıyorlar. Ben koşarken; Japonları, İtalyanları ve Amerikalıları gördüm. Ha bir de Kanadalıları... Kadını erkeği, yaşlısı, tekerlekli sandalyesiyle katılanı, inanılamaz bir görüntü. 70 yaşlarında bir bey vardı, nasıl şekerdi anlatamam size. Gülümseyerek koşup geçti tüm köprüyü.
Biz, kendi evimizden çıkıp katılmıyoruz, bunları umursamıyoruz ya, “Pes bize, pes!” demek gerek. Tamam her gün geçtiğiniz köprüden bıkmış olabilirsiniz ama; bu başka bir şey. Sırf tecrübe etmek adına, katılmak gerek.
Avrasya Maratonu’ nu İstanbul nasıl daha iyi pazarlamaz?
Şaka gibi ama, ilgisi merakı olanlardan başka hiç kimsenin bu koşudan pek haberi yok. Çünkü doğru düzgün uluslararası sponsor marka yok! Asfalt ve betoncularımız da olmasa, anlaşılan koşu moşu olamayacak.
Ben Belediye’ nin yerinde olsam, bütün İstanbul’ u reklam panoları ile donatırım; “Koş İstanbul!” diye. Bir reklam filmi çekerim tüm yerel kanallar dışında, CNN’ de de döndürtürüm. Kültür ve Turizm bakanlığı ile ortak çalışırım.
Ne kötü parkurlar ne biçim pazarlanıyor, anlatamam. Avrasya Maratonu nasıl pazarlanmaz, nasıl bir dolu sanatçı, sporcu bu işe el atmaz, aklım sırrım almadı. Sponsorlar arasında baktım, bir tane spor markası yok! Şaştım kaldım.
Adidas, Nike, Google, Redbull nerede?
Bu iş tam sizin misyonunuza uygun değil mi? Sizler nasıl sahiplenmezsiniz? Nasıl nasıl nasıl? Google hele!
An be an google dan yayınlandığını düşünebiliyor musunuz maratonun?
Start’ ta Redbull’ cular, yanlarında atıyorum Alkent’ in sporcuları, Nike ve Adidas sponsor olmuş, müthiş bir müzikle spor yapan insanlar sağda solda...
İnsanlar nasıl gaza gelirler düşünebiliyor musunuz?
Bundan daha iyi ve anlamlı bir ortam mı var?
Nerede bizim büyük şirketler? Spor klüplerimiz nerede?
Neden mesela, Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş futbolcuları bu koşuya katılmaz?
Hani bir amaç uğruna, güzel bir destek vermek, örnek olmak adına, engellilere, lösemili çocuklara, ya da ne bileyim, kendilerince anlamlı olacağını düşündükleri birilerine karşı duyarlılık yaratmak adına, İstanbul adına!
Mavi Jeans nerede? “Burası İstanbul!” diye reklam yapıyorsunuz, e işte alın size fırsat. Bas tişörtleri dağıt millete!
Peki Elvan nerede mesela? Milli maratoncumuz Elvan’ ı diyorum? O nasıl Start vermez Avrasya Maratonu’nda?
O kadar sinir oldum ki koşarken, köprüyü geçerken o manzarada düşündükçe ağlamak geldi içimden.
Bildiğim bir Dubai Maraton’ u vardı sene başında 10km koştuğum, yahu o son derece sıkıcı parkuru bile amma pazarladılar kardeşim, Hail Gebrselassie’ yi getiriyorlarmış her sene, olacak iş değil, kuru kuru bir aşağı bir yukarı koşuyorsunuz. Görseniz ortamı ağzınız açık kalır. Startta enerji içecekleri, finişde de öyle. Dansçılar, sporcular, inanılmaz bir müzik, insanlar sırtlarında çocukları, pusetlerinde bebekleri... Panayır alanı.
Ben bizim koşuda sadece bir tane pusetli baba gördüm, köprüde hem de. Boynuna atlamak istedim adamın sevinçten.
Neyse... Ben koştum. Köprüyü aştım.
Darısı başınıza!
Ve ve ve seneye Avrasya Maratonu’ nu dünya çapında bir organizasyon olarak görmek ümidiyle, nasıl katıldığımdan tutun, starttan finişe kadar en doğal halimle koşuyu görüntüledim. www.hurriyet.com.tr WebTV’ de yayınlanmak üzere.
Diyeceğim o ki; bal gibi iyi ve çok güzel şeyler de oluyor bu ülkede...
Görmek, yaşamak, katılmak ve paylaşmak isteyene!
Yonca
“eleştirel gözle”
Paylaş