Dün bir önceki günden kesin daha iyiydi

Yani 8 Haziran’ım, 7 Haziran’ımdan çok çok çok daha iyiydi.

Haberin Devamı

Nasıl da şükrediyorum anlatamam.

 

Hatta Allah’a bin şükür, şükretmeyi bilen bir insanım.

 

Bir de size teşekkür ederim. Gece bir oturdum ki bilgisayarın başına, herkes derin uykuya daldıktan sonra, aman Allah’ım, posta kutum taşmış... Nasıl güzel dilekler, mesajlar, niyetler... Çok teşekkür ederim hepinize. İyi ki varsınız, ben kesin çok şanslı bir insanım. Bak yine şükredesim geldi şu anda, yine. J

 

Sanırım kafam da açılmaya başladı. Kendime olan o anlık güvensizlik perdesi azıcık aralandı da içeri cesaretim giriverdi.

 

Haberin Devamı

Dün sabah öyle zor kalktık ki hepimiz yataklardan, o kadar olur. Dubai’de nem ve sıcak artınca klimaları son sürat çalıştırıyoruz tabi. İçerisi 20 derece dışarısı 40 artı çok fazla nem. Öyle bir fanus ortamı ki, oksijen yok gibi. Kapılarımız sımsıkı kapalı. Pencere açamazsın. Açsan pencere, içeriye öyle bir nem dolar ki, yağmur çiseliyor sanırsın. E işte bu durumda insan 7 değil 17 saat uyusa da yetmiyor. Hep yorgun, hep bitkin ve hep doymamış uyanıyorsun güne. Hantal, uyuşuk, yere yapışık bir tavrın oluyor. Koşulmuyor da bu havada delirmek istiyorum. Nasıl koşasım var... Sabır kızım sabır Yonca.

 

Neyse, baktık kızımızın hakikaten içi gidik, karı-koca 2 saniye bakıştık ve: “Kal be güzelim bugün evde. Boşveeer bir günlük sorumlulukları, dersleri onları bunları...” dedik. Çocuk nasıl mutlu olduysa bir uykuya daldı, 2 saat sonra zor uyandı.

 

Sonra benim iş yerime gittik kızımla beraber. Ona boş bir masa vardı, onu verdim. Ben de ışık hızılyla çalışıverdim. Çıktık beraber kızımla, felekten bir gün olsun anısına, kendimizi evimizin taaa ne zamandan beri beklettiğim eksikliklerini halletmek için IKEA’ya attık.

Haberin Devamı

 

“IKEAAAAA evimizin her şeyiiii” naraları eşliğinde, arkadaşım Mimar Tuba Örüklü’nün önderliğinde ne kadar eksik vardıysa tamamladık.

 

OH BE!

 

Amma içimde dertmiş şu bir türlü alamadığım başucu lambaları, çocukların kitaplıkları, kızımın yatağı. Hallettik bitti. Sanki üzerimden 100 ton yük kalktı. Hani bu kadar bekleyip fenalık geçireceğime hallediversem ya! Yok işte, illa bi şey kafama silah dayayacak da öyle. Izdırap çekme manyağı mıyım neyim anlamıyorum ki!

 

Sonra eve geldik, çayları demledik ve anında hüplettik. O arada kim tutar beni, kafaya koydum madem başladım, her şeyi şıpadanak halledeceğim. Badanacıyı aradım, boyaları seçtik çocuklarla gününe karar verdik; aynacıyı buldum kızımın istediği boydan aynayı ve bale çalışabilmesi için barlarını sipariş verdim. Sonra rafları bir oraya bir buraya taşıdık. Elektrikçi geldi lambaları taktık. Bir saniye durmadık.

Haberin Devamı

 

Kuş gibi oldum, kuş. Evimiz pek şeker oldu. Kaaaç zamandır yuh yapacaktım sözümona. Neyse artık oldu. Geriye dönük kendime kızmanın anlamı yok.

 

İnsan hayatı ertelemekten hasta oluyor!

 

***

 

Akşam yemeği gayet güzel geçti. Ardından eşim seyahate gitmek zorunda olduğundan kendini çocuklara verdi. Pek güzel ve komik bir halde Kung Fu Panda oynamaya başlamışlardı ki, kızımız ve oğlumuz feci şekilde kafadan toslaştılar. O anda; oyun icabı babalarını masanın ayağına benim sabahlığın kemeri ile bağlamış olduklarından, ikisi de aynı anda şişik kafayla ağlayan çocuklarına yetişmek için denizkızı gibi çırpınan bir kırmızı kuşak Kung Fu’cu baba görüntüsü vardı ortamda. Eşimin kafasındaki o kırmızı bantla, ağa takılmış balık gibi çaresizce çırpınan halini görünce, elimde olmadan tabi, kendimi yerlere atıp kahkahalar attım.

Haberin Devamı

 

Hayatımda gördüğüm en absürd ağlayan çocuğuna yetişmeye çalışan Kung Fu Panda Baba sahnesi oldu bu. Hafızamın anı defterinin bir kenarına not ettim.

 

Sonra oğluşu uyuttu babası. Bavul hazırlamaya koyuldu.

Kızımın coğrafya ödevi bitti. Yatışa geçildi.


Bolca dertleşildi.

 

Yatakta ben, eşim, kızım; çocukluğumuzdan kalma rezilliklerimizi anlatıyorduk ortaya ki... kızımız bi baktık iyice gevşedi.

 

Gözlerini yumdu, uyuyuverdi.

 

Ben kalktım masa başına geldim, günlüğümü yazmaya...

 

***

 

Hayat, eğer sana verdiği sinyalleri dinlersen, suratına çarptığı tokatların yerinde gül bittiğini görmeyi istersen, yardımcı oluyor.

 

Ha yok, eğer ders almak istemez, denemez, sinyalleri görmez ve şükretmezsen sürekli ufacık şeyler için bile...

Haberin Devamı

 

Sana sırtını dönüyor.

 

Hayat kimseye sırtını dönmesin.

 

Döndürülmesin.

 

Şu an uykudan başım dönüyor...

 

Yonca

“Şükür-iye”

Yazarın Tüm Yazıları