Kitap okuyamıyorum da ben, buna biraz canım sıkılıyor.
Acaba neden böyle oldu? Ne zaman yaratabiliyorum, ne kafamı toplayabiliyorum ne de elime aldığım bir kitabı bitirebiliyorum. Elinde kitap gördüğüm her insana sinir olmaya başladım. Kıskançlıktan deliye dönüyorum. “Milletin hiç işi yok, kitap okuyor!” gibi bana asla yakışmayacak, inanılmaz tehlikeli şeyler bile düşünmeye başladım. O kadar çaresizim yani! Ve o kadar zavallıyım ki, düşünün yedi cihan iki rengi de dahil olmak üzere (burada gülüyoruz) Elif Şafak’ın “Aşk”ını okudu, ben daha pembesinin kapağını açamadım. Bence beni sırf bu yüzden bir köşede tek ayak üzerinde durmakla cezalandıralım. Ölüyorum meraktan. Ölüyorum! Ama merakımın şu halime hiçbir faydası yok. İki çocuklu, iki apayrı işli, bir kocalı (ki bir koca 5 çocuğa bedel!) hiperaktif bir deli olarak, benden sanırım bu kadar arkadaşlar. Bittim ben, bittim! Yok kardeşim, anasını sattığımın şu ideal düzenine kavuşamadığım gibi, dünyanın en düzenli kadını olmama rağmen hâlâ daha istediğim şeyleri sıraya koyup da bir türlü yapamıyorum. Ki bunun da açıklamasını en son Siyah Süt’teki kadınlardan hepsinin ve daha nicelerinin benim de içimde olması olarak çözmüş, kabullenmiş gibiydim. Ama aradan üç yıl geçti ya onu da okuyalı, kadıngillerden olmak nasıl bir durumdur her an unutmuş olabilirim. Kesin unuttum hatta. Belki de giderek erkekleştim. Bu ruh halindeyken kendimden her şeyi bekleyebilirim. Neden ben böyleyim? Neden her şeyim zor oluyor? Dünyanın en hızlı kitap okuyan insanıyımdır güya, hele birine başlasam şıp diye okuyacağım kesin de... Başlayamıyorum ki! Gözlerim de iyice bozuldu galiba... Offf bir de onlara baktırmak lazım bu arada; ama ben gözlük de takamıyorum! Saçma gelmesin size ama gözlük takınca burnum daralıyor. Yani bana öyle bir his geliyor. Sıkılıyorum... Ne zor bir kadınım değil mi? Biliyorum. Eşime sabır dilediğinizi de biliyorum, e çok şükür sabırlı bir adam. Ama ben de arada bir sabırlı olabiliyorum. (Bir aferin onaysa kesin bir aferin de bana. Olmaz yoksa kıskanırım!) Aç ikinci içses parantezini Yonca...(Konuyu dağıtma da devam et Yonca! Hah kapa parantez) ve devam et kitap okuyamama olayına.. Onlarca kitap aldım, onlarca! Hepsi kâbus gibi çöktü üzerime. Biriktiler başucumda, çantamda, işyerimde, arabamda; hani bir dakika bulsam yapışacağım sayfalarına ama yok! Elime ne zaman kitap alsam hooop koş kızım Yonca, yapılacak iş var, yetişilecek yer var, çocukların bitmek bilmeyen soruları ve anlatacakları var, verilmesi gereken gereksiz uzun cevaplar var... Var oğlu var! Annelik dediğin böyle bir şey işte; başkasına göre sözde hiç işin yokken bile, aslında çok işin var. Arta kalan zamanda da, kahretsin ama, uyumak gerek ve artık sabah olmasına genelde o saatte inanın çok az var. E kardeşim benim de kendime kıyak geçmek istediğim birtakım zamanlar var... Var da yok! (Yaz başında tam başlıyordum ki kitap okumaya Michael Jackson öldü ve ben -bana ne oluyorsa- hayata küstüm. Her şeyi bu kadar mı abartı yaşar bir insan!) Kitap okumak istiyorum anladınız mı? Kiiii tap! Offf açık açık yazdım ya... İçimden attım. Şimdi artık rahatça uyumayı umuyorum. Dahası, ayakta uyuyorum.