Buket’in beyin ölümü gerçekleşti

Kendimi resmen iyi haber bulmaya adamıştım.

Haberin Devamı

Nitekim gayet de güzel bir dolu iyi haber bulup sizinle paylaşıyorum. Ben böyle yaptıkça da, sihirli bir değnekle sağa sola mutluluk tozu saçılmışcasına iyi haberler geliyor bana. İyi haberler iyi haberleri çekiyor, mutluluk mutluluk getiriyor, buna gerçekten inanıyorum. Şu anda elimde biriken bir sürü umut dolu mutluluk dolu paylaşacak haberim var. Var ama... beklesinler hele iki dakika.

 

Buket’in tramvay kazasından sonra gidişatı hakkındaki tüm haberleri sessizce okudum. Sessiz sessiz seyrettim akşam haberlerde hakkında anlatılanları; ailesinin, arkadaşlarının yaptıklarını, kaza öncesi ve sonrası hallerini. Buket’in görüntülerine, fotoğraflarına sessiz sessiz baktım.

Haberin Devamı

 

“Vah vah!” bile diyemedim, öylesine tıkandım ben de sizler gibi.

 

Bütün o sessizliğim boyunca da çalışmakta olduğum şirketin “insan” a nasıl değer verdiğini, nasıl da “sıfır hata –sıfır kaza” hedefi ile çalıştığını, sırf bir kişinin kılına zarar gelmesin diye milyon dolarlar harcadığını düşünüp durdum.

 

“Ulan,” dedim “Koca memleket, bir şirket kadar olamıyoruz, yuh!”.

 

Daha önce de kısaca bahsetmiştim, bir kere elimde sıcak kahve dolu bardağımla koridorda hızlı yürüdüğüm için şikayet edilip uyarı aldım. Elimde sıcak kahveyle yürürken birisine çarparsam, o birini veya kendimi haşlama olasılığım olduğu için bu uyarıyı almıştım.

 

Benim dikkatsizliğim, ve bu dikkatsizliğime uyarı yapılmaması başkasının yaralanmasına neden olur diye... Hey Allah’ım ne detay değil mi? Yaaa...Düşünün işte!

 

Bunu da yazdım daha önce; bir odadan ötekine masa mı taşıyacağız, herkese haber verir, uyarı yapar, yetmez masanın bacaklarına kırmızı kurdela takarız ki, dikkatsizlik sonucu birisine bir şey olmasın!  

Haberin Devamı

 

Dahası her ay ayrı, her 3 ayda bir ayrı bir dolu eğitim, uyarı, hatırlatma yapılır emniyet ve güvenlik konularında. Kimse de dalga geçmez bunlarla. Herkes ciddiye alır. Dersler alınır, dersler verilir, tecrübeler paylaşılır, riskler değerlendirilir ve gereken her türlü önlem alınır.

 

Ha pardon en önemlisi de hiç kimse yaralanmasın diye kurallar uygulanır!

 

Araba kullanırken cep telefonu ile kazara konuşsak ve Allah göstermesin kaza yapsak, ufacık bir kaza bile olsa işimizden olma riskimiz vardır mesela. Konuşmayız biz cep telefonuyla arabada. Öğrettiler bize bunu zorla da olsa.

 

Daha geçenlerde 13 sayfalık bir sunum geldi ta şirketin en tepesinden. İnanamadım okuduklarıma. Dünyanın bilmem neresindeki bir şubemizde çalışanlar otobüsle bir yerden bir yere giderken yoklama alan arkadaş uygulamada umursamaz davrandığı için, ayağını burkmuş. Evet evet, olay bu; bilek burkma olayı!

Haberin Devamı

 

Aynen şöyle diyordu sunumda;

“Burkulan bilek olayından alınacak dersler:

Aceleyle dikkatsizce, kestirmeden iş halletme çabası ve kurallara uymama yüzünden bir arkadaşımız yaralanmıştır. Oysa daha önce “otobüste sayım yapma yöntemi”nde önerildiği gibi sayım yapsaydı, başına bu tatsız kaza gelmeyebilirdi.”

 

Size bunlar şaka gibi geldi değil mi?

 

Değil şaka maka.

 

Medeniyet böyle bir insanlık hali!


Bizim halimiz ise bir gayrimedeni trajedi!

 

Biz kırmızı ışıkta durmuyoruz.

Trafik kurallarına uymuyoruz.

Okul otobüslerinin emniyetli olup olmamasını umursamıyoruz.

Emniyet kemerini erkekliğe yapılmış hakaret gibi algılıyoruz.

Okulların önünde hız kesmiyoruz. Sollama kurallarını takmıyoruz.

Haberin Devamı

Çocukların okullarına ulaşmaları için ne alt geçit, ne de üst geçit yapmayı düşünmediğimiz gibi, hiçbir önlem de almıyoruz. Bu konuda çocuklar ölene kadar da zaten ayılmıyoruz. Okul önlerine doğru dürüst trafik ışığı, uyarı tabelası ve saire koymayı bile zar zor yapıyoruz.

 

Düşündüm de, bir şirketin çalışanlarına verdiği değeri veremedik çocuklarımızın hayatalarına...

 

Sonra da utanmadan kahroluyoruz boyuna!

 

Ha şimdi bari yapsınlar ne yapacaklarsa...

Giden gittikten sonra ders almak adettendir bizde nasıl olsa!

 

Yonca

“tepkili”

 

Okura eleştirim var

 

Dün Buket’in beyin ölümü haberi üzerine okurlardan gelen yorumları okudukça, benim yüzüm kızardı. “Bu yazdıklarınızın bir gün sizin için, ailenizden bir sevdiğiniz için de yazılabileceğini düşündünüz mü?” diye sormak isterim onlara.

Haberin Devamı

 

Yorumlar ve bazı okurların birbiriyle tartışma şekli, kullanılan kelimeler, inanılmaz kötü, insaniyetten uzak, saygısız geldi bana... İnsan nasıl ortada bir çocuğun hayatının kaybı söz konusuyken bu kadar düşüncesiz olabilir anlayamadım.

 

Bu densiz düşüncesizlik zinciri,

 

Utanç verdi bana.

 

Duygularımızı daha insanca ifade etmeyi, kendimizi karşımızdaki insanın yerine koymayı düşünerek denemek, bu kadar zor olmamalı aslında.

 

Yonca

“kınama”

Yazarın Tüm Yazıları