Paylaş
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, Atatürk’ün Samsun’a çıktığı gün.
Hepimiz için kutlu olsun.
19 Mayıs ayrıca, kızımı doğurduğum, onu Dünya’ya getirdiğim gün.
Onu kucağıma 19 Mayıs’da almak mucizevi gelmişti bana.
Hatta gece ilerlemeye başladığında sancılarım bir ara azalınca; “Eyvah 20 Mayıs’a mı kalıyoruz acaba..” diye stres bile olmuştum.
Ama neyse ki 19 Mayıs saat 23:35’de gözlerini dikmiş bize bakıyordu Destina.
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı için bir yazı yazmaya hazırlanırken, Sevgili İnci Fügen Yılmaz’dan bir mail geldi.
Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkışı ile ilgili bu aşağıdaki anıyı yollamış. Herkesle paylaşmak istiyordu İnci Hanım.
Ben de seve seve bugün köşemi kendisine bırakmak istedim.
Atatürk’ün 19 Mayıs’da Samsun’a çıkmasının anısına...
Yonca
“saygıyla”
BABADAN OĞULA ATATÜRK SEVDASI
İlkokuldan sınıf arkadaşım Çiğdem Çallı’nın sevgili babası Ruhi Karakaş geçtiğimiz günlerde hakkın rahmetine kavuştu. Eşinin, dostunun, çocuklarının, iş arkadaşlarının çok sevdiği değerli bir insandı. Ben onu, sevdiğim bir arkadaşımın babası, Kadriye teyzenin büyük bir aşkla bağlı olduğu kıymetli kocası, ünlü ressam Yaşar Çallı’nın kayınpederi olarak tanıyordum; fakat ölümünden birkaç hafta önce kendisini ziyaret ettiğimde bambaşka bir öyküsünü daha öğrendim.
Çok az insana kısmet olacak bir aileye sahipti Ruhi amca. Babası Mustafa Karakaş’ın kimselerin bilmediği muhteşem bir öyküsü vardı. Elime tutuşturduğu ANCYRA isimli haftalık bir gazetenin 19.05.2006 tarihli Arzu Yıldız röportajında babasından duyduklarını aktarmış, Samsun’a bir İLK ADIM heykeli yapılmasını istediğini söylemişti. Hemen bir gazeteci edası takındım. Cep telefonumdaki video düğmesine bastım ve oldukça hasta olmasına rağmen kıyafetini, saç sakal tıraşını özenle yapmış bu yaşlı adamın söylediklerini kaydettim. Şöyle anlatıyordu Ruhi amca…
“Babam Osmanlı döneminde Bahriye subayıymış. İstanbul’un Beyoğlu semtinde bulunan bir barda kavgaya karıştığı öğrenilince, rütbesi alınarak subaylıktan atılmış. Çok üzülmüş, çok pişman olmuş ama nafile. Denizciliği iyi bildiği için gidip Samsun’a yerleşmiş. O zamanlar Samsun’da liman yok. Büyük gemiler açıkta demirliyor ve insanlar, gemiden karaya Mavna/Mauna denilen yük gemileri ile naklediliyor. Babam da teknesiyle gemilerden yolcu ve eşya taşıyarak nafakasını çıkarıyormuş.
Bir Pazar günü İstanbul’dan bir paşanın heyeti ile birlikte Samsun’a geleceğini duymuş. Haber kulaktan kulağa hızla yayılıyormuş. Subaylık macerası yarım kalan babam da, paşayı görme merak ve hevesine kapılmış. Pazartesi sabahı haber, “Ordu Müfettişi Mustafa Kemal Paşa geliyor” şeklinde netleşmiş. Bir diğer söylenti ise geminin İngiliz İstihbarat Servisi’nin verdiği emirle torpidolarla batırılacağı imiş…
Pazartesi günü sabah erken saatlerde Mustafa Kemal paşa ve heyetini taşıyan gemi Samsun açıklarında görünmüş. Ancak, yolcuları karşılamak için hareket eden hiçbir tekne yok. Babam geminin süzülerek gelişini, demir atışını seyreder ve teknesini sürüp tek başına gemiye yanaşır. Kaptanın “Paşamızı karşılayan kimse yok mu?” sorusunu, “Bir haber geldi. İngiliz torpidoları gemiyi batırmak üzere emir almış, gemiyi takip ediyorlarmış, korkudan kimse gelmedi, sizi ben karaya çıkartacağım,” diyerek yanıtlamış.
O mucizevî karşılaşmayı babam hep gözleri dolarak anlatırdı. Huzuruna çıkarıldığı engin bakışlı paşanın ona kim olduğunu soruşunu, kendisini eski bahriye zabitlerinden Mollaoğlu Mustafa olarak tanıtırken yaşadığı heyecanı, “Acele etmelisiniz Paşam. İngilizler gelmek üzere olabilirler, bir an önce sizi karaya ulaştırayım,” derkenki telaşını sanki o anları yeniden yaşıyormuş gibi anlatırdı.
Sonuçta gemi, iskelesini indirmiş ve heyet babamın teknesiyle karaya taşınarak, İstiklal Caddesi üzerinde bulunun ve bugünkü adı Gazi Kütüphanesi olan tarihi yapıya yerleştirilmiş. Mustafa Kemal Paşa kendisine denizde ve karada refakat eden bu karakaşlı, gözü pek genç adamı yanaklarından öperek, ona teşekkürlerini ifade etmiş.
Tarih 19 Mayıs 1919.
Röportajın tam burasında tüylerim diken diken oldu, gözlerim doldu. Ruhi amca da duygulanmış, sesi biraz daha titrek bir hal almıştı; ama anlatmaya devam etti.
“Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşunun ilk adımı olan bu önemli tarihten 12 yıl sonra, 1931 yılında Mustafa Kemal bu sefer Cumhurbaşkanı Atatürk olarak yeniden Samsun’u ziyaret etmiş. Samsun da hâlâ liman yok. Gemi yine açığa demirliyor, ancak bu sefer Vali, Belediye başkanı ve hükümet erkânı büyük paşasını karşılamaya gidiyor. Babam da teknesiyle bu kalabalığın içine karışıyor. Tekneler gemiye yanaşıyor, karşılama heyeti gemiye çıkarılıyor ve paşaya saygılarını iletiyorlar. Karaya çıkmak için hareketlendiklerinde, o büyük insan etrafına bakınıp “Karakaş nerede?” diye soruyor. Kulaklarına inanamıyor babam. Hayranı olduğu o büyük kumandan tarafından hatırlanmanın heyecanı içinde, “Emrinizdeyim paşam!” diyerek fırlıyor kalabalığın arasından ve ellerine sarılıyor. “Teknen burada mı?” diye soruyor deniz bakışlı kumandan. “O da emrinizde Paşam!” diye cevaplıyor kalbi ağzından çıkacak kadar heyecan içinde. “Ben sahile Karakaş’ın teknesiyle çıkacağım,” diyor Ulu Önder.
Gemideki Cumhurbaşkanlığı forsu, babamın teknesine asılıyor ve babam büyük bir gururla paşasını ikinci kez Samsun’a taşıyor!..”
Ruhi amcanın babasının ağzından defalarca dinlediği bu olağanüstü öykünün devamı da var. Büyük önderin ölümünden sonra Mustafa Karakaş kendi hayatı sona erene dek paşasını taşımış. Nasıl mı? Her 19 Mayıs kutlamalarında tören alanında onun büstünü taşıyarak; aynı gururla, aynı duygularla…
Ruhi amca ve eşi Kadriye teyze, seneler önce bu hikâyeyi anlatmak üzere yine bir Gençlik ve Spor Bayramı kutlamasında Samsun’a davet edilmişler. Yanlarında götürdükleri damatları Yaşar Çallı’nın, Atatürk’ün Samsuna çıkışını resmettiği bir tablosunu da müzeye hediye etmişler. Ben de bu özel insanların sohbetlerinden, anılarından ve sevgilerinden nasiplendiğim için kendimi çok şanslı hissediyorum. Büyük Atamızın emaneti 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı hepimize kutlu olsun…
İnci Fügen Yılmaz
19 Mayıs 2013
Paylaş