Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Bu bir tesadüfler yazısıdır

Bizim ailede insanın aklını başından alacak, anlatsam inanması güç olacak, anlatmasam içimde kalacak ilginç tesadüfler yaşama durumunun alası vardır.

Haberin Devamı

Ben sırf bu “garip ama gerçek” olaylarımızı yazsam, roman olur aslında. İnsan bazen bu acayip tesadüflere insanları inandırmakta güçlük çekiyor ama, Allah tarafından olanlar mutlaka 3. şahıs şahitler önünde oluyor da kanıtlaması mümkün.

Mesela, Babacığımın 7 yaşından sonra 35 yaşına kadar göremediği annesiyle dünyanın bir ucunda nasıl karşılaştığını anlatsam, gözyaşlarınız sel olur. Mesela, Annanemin öz kardeşiyle Balkanlar’dan göç ederken birbirlerini kaybedip 40 yıl sonra, “Yok artık!” dedirtecek şekilde kavuşmalarını anlatsam, sıkı bir film senaryosu olur. Mesela, Babamın 15 yaşında yazıştığı Avusturalyalı mektup arkadaşının, 40 yıl sonra coşup taa Avustralyalardan Babamı bulmak için Sherlock Holmes’e taş çıkaracak şekilde izini süre süre, tam da babacığımın ölüm yıldönümünde mezarına ulaşıp dua ettiğini; hızını alamayıp Büyükelçilik aracılığıyla adresimizi bulup ansızın bire gece evimize çantasında babamın mektuplarıyla geldiğini; ve çocukken babama söz verdiği gibi kızının adını Polyanna koyduğunu anlatsam, diliniz tutulur.

Haberin Devamı

Bunlar şimdilik dursun bir kenarda, geçen Pazar sabahı Runtalya öncesi de başıma ilginç bir tesadüf geldi. Tekerlekli sandalyesi ile yarışa katılan Güven’in tişörtüne “4 Yapraklı Yonca” yapıp "Yonca Tokbaş" yazmıştım. Melda’nın da -ki kendisi babamın öz teyzesinin torunu, onlarla buluşmamızın hikayesi de masal olur- eşi Ali Rıza, pusetteki oğulları Atlas’la 42km maraton koşuyormuş. Melda o kalabalıkta tişörtte adımı görüyor, beni soruyor, Güven; “Kafasında köpekbalığı olan tek yarışmacı Yonca!” diyor. Melda beni oracıkta, tam 17 yıl sonra buluyor! Start’a kadar sarılıp ağlaşıyoruz kalabalığın ortasında. Hayat, bitmek bilmeyen bir tesadüfler zinciri ve bizi sürekli şaşırtmak için, gözleri sulandıran oyunlar oynuyor galiba.

Yonca

“şokta”

 

Gizem Girişmen

Geçenlerde, Adnan (Tosya) Abi’den: “Gizem, Spor Oskarları olarak görülen Laureus Akademisi’nin “Dünyada yılın engelli sporcusu adaylarından” biri oldu. Abu Dabi’ye geliyor, aman yalnız bırakmayın!” diye bir mesaj geldi. Adnan Abi’nin çocuklarıyla Gizem üniversiteden arkadaşlar. Haberi alır da, Gizem’i hiç yalnız bırakır mıyız? Asla! İlk önce, Dubai Konsolosumuz aracılığı ile Abu Dabi Büyükelçiliğimize haber verdik. Ardından, "Sultans of Dubai" Türk kadın /images/100/0x0/55eb3812f018fbb8f8b318bfgrubumuzla otobüs tutup Gizem’i Abu Dabi Havaalanı’nda karşılama kararı aldık. Alanı bayraklarla, pankartlarla donattık. Gizem’i elinde Türk bayrağı, nazar boncuğu, gülleri ve kurabiyeleri ile Laureus yetkililerine teslim ettik. Ben daha geleceğini duyduğumda, Gizem’e; “Hayatımda hiç röportaj yapmadım ama, sen ve ailen uygun görürseniz sizinle konuşmak, konuştuklarımızı da yazmak isterim.” deyince, Gizem kabul etmişti. Neyse. Haberi aldığımız akşam yattık. Sabah bir kalktık ki; Okçuluk’ta 2008 Pekin Engelliler Olimpiyat Şampiyonu Gizem’i Yılmaz Özdil yazmış. Tesadüfün böylesi! Ben iki ara bir derede Gizem’le röportajı yaptım. Laureus Akademisi Yılın Sporcuları Ödül töreni, 10 Mart Çarşamba akşamı Abu Dabi’de gerçekleşti. İstedim ki söyleşimiz, Gizem ödül törenine gitmeden önce okunsun. Gizem’e gecikmeli de olsa hakkını, ödül gecesinden önce teslim edelim, ve koca bir Çarşamba gününü ona pozitif enerji göndererek geçirelim. Ödül alsa da almasa da, bu noktaya gelen tek Türk sporcumuz Gizem’i zaten bugüne kadar bir çok kere alkışlamış olmamız gerekirdi. Gizem, ödülü kıl payı kaçırdı. Ödül törenini seyrederken Gizem’le ne kadar gurur duyduğumu anlatamam. Sizin de görmenizi isterdim. İhtişamlı, gösterişli, Federer’den Usain Bolt’a, Serena Williams’dan Gizem’e(!) dünyanın tüm ünlü sporcularının bir arada bulunduğu, Kevin Spacey ve Gwyneth Paltrow’un sunuculuğunu yapıp Hugh Grant’in ödül dağıttığı ve Gizem’in de dalında iki kadın adaydan biri olduğu bu muhteşem Spor Oskarları gecesini, Sinema Oskarlarını sabaha kadar ince detay seyreden basınımızın izlemiş olmasını dilerdim. Kaçırdılar!

Haberin Devamı

Gizem’in Annesi Seyhan Anne’nin; “Kızıma artık yürüyemeyeceğini söylerken çok zorlandım” dediği, insanların; “Böyle yaşayacağına ölseydi!” derken, Abisi Recep’in; “Sen yürüyemiyorsan biz de senin ayakların oluruz!” cevabını verdiği ve onlar bana bunları anlatırken sürekli yüzümün kızardığı, kendi şımarıklığımdan utandığım, tanışmaktan büyük onur, gurur ve sevinç duyduğum Gizem’in röportajı işte böyle tesadüfler eseri gerçekleşti. Dilerseniz söyleşiyi, Hurriyet.com.tr arşivimden okuyabilirsiniz. Şımarık ve doyumsuz ruhlarımıza iyi geliyor! Benden söylemesi.

Yonca                                                                                         

Haberin Devamı

“dopdolu”

 

Düğün Hikayemiz nokta kom

Çocukluğundan tanıdığım Özgür Soyuer ve arkadaşı Orçun Yalçın eğlenerek ve eğlendirerek insanların en güzel günlerinin, düğünlerinin hikayesini fotoğraflıyorlar. Gizem’leyaptığım röportajın fotoğraflarını da onlar çekti. Özgür; “İlk defa böyle bir iş yaptık, Gizem’den biz de çok etkilendik. Gizem’in neşesini görünce kendimizi sorguladık!” dedi. Hayat böyle. Neye niyet, neye kısmet. Bakarsınız; Özgür ve Orçun bundan böyle başka güzel hikayelerin de karelerini dondurur, armağan ederler hepimize.

Yonca

“hikayeci”

Yazarın Tüm Yazıları