Paylaş
Sinir olduğum garip huylarımız var; ama yine de bu garipliklerin bizi biz yaptıklarını düşünüp onlardan vazgeçemiyorum.
Onca saçmalık ve yanlışa rağmen gidip gelip bizden daha iyisi yokmuş gibi hissediyorum.
Bizimle gülüp bizimle ağlıyorum.
Memleketimin küçük düşürülmesini asla istemiyorum, kabul etmiyorum. Bunu yapanlara karşı korkunç tepki duyuyorum.
Başımıza ne gelirse gelsin bir şekilde altından kalkmamızı, her seferinde kendi küllerimizden doğmamızı hayretle karşılıyorum.
Akıl almaz kaderciliğimizi, hiç beklenmedik anda ortaya çıkan kendimize olan gözü kara güvenimizi, şaşkınlıkla izliyorum.
Diyeceğim o ki;
Bizi hakikaten çok seviyorum!
Kusurlarımızla, günahlarımızla seviyorum bizi.
Anne gibi...
Çocuğunu ne olursa olsun seversin ya...
Hep iyi olmasını istersin ya...
Hani konu komşuya çocuğunun hep iyi huylarını anlatıp yaramazlıklarını gizliden babaya şikayet edersin ya...
İşte aynen buna benzeyen bir memleket sevgisi sanırım benimkisi.
***
Son bir kaç hafta içinde bunca dert, bela, kargaşa, vurdu kırdı arasında ben hep güzel şeylere baktım inatla.
Örneğin çok eleştirdiğim, seyretmeye tahammül edemediğim, hatta çok da yanlış olduğunu düşündüğüm Seda Sayan’ ın sabah programında, bir çok kadının vajinusmus (kadının erkekle olmayı bedensel olarak reddetmesi hastalığı) konusunda edindikleri bilgiler doğrultusunda, doktora koşup kendilerini tedavi ettirip yuvalarını kurtardıklarını okudum.
O kadar şaşırdım ki!
“Şu işe bak Yonca!” dedim. “Senin gıcık olduğun program, meğer aslında bir çok uzmanın ulaşmak isteyip de ulaşamadığı birilerine, hem de ne biçim hassas bir konuda, nasıl da fayda sağlamış. Madem öyle helal olsun!” dedim.
Kendimi de, bugüne kadar olaya çok dar bir açıdan bakmış olduğum için eleştirdim. Hayatta herşey benim uygun bulduğum ve beğendiğim şekliyle sunulmak zorunda değil elbette.
Sonra bir doktordan, Mardinli gelin adayı bir kızın, utana sıkıla da olsa, doğum kontrolü hakkında bilgi almak istediğini, ailesinin bunu duymasını istemediğini, bu konuda bilgiye ve yardıma karı-koca olarak çok ihtiyaçları olacağını, bir sürü kız arkadaşının da aynı şekilde yardım beklediğini çekinerek de olsa, dile getirdiğini dinleyince: “Vay be!” dedim.
Bizim hiç bilmediğimiz bir yerlerde, minik minik yıldızların göz kırptıklarını düşünüp sevindim.
Biz hiçbir şeyi sorgulamayan insan tablolarına, karamsarlığa, kötü gidişata öyle bir kitlenmişiz ki; azimle yol katedenleri tamamen göremez hale gelmişiz.
Sonra,
Üniversitede Doçent bir arkadaşım bana inanılmaz güzel bir öğrenci tablosu çizdi;
“Evet eğitimsizlik, çarpık eğitim bizim hala çok büyük bir sorunumuz ama, bunca olumsuzluk ve imkansızlıklara rağmen, yine de her geçen sene; daha fazla sorgulayan, okuyan, araştıran, yüksek sesle düşüncesini dile getirmekten çekinmeyen çocukların sayısında gözle görülür bir artış var.” dedi.
Çok istedim içime yayılan tebessümü sizin de hissetmenizi...
Ne güzel haberler bunlar değil mi?
Yonca
“YEteRLİ”
Paylaş