Paylaş
Ben hep çoook çalışmak zorunda kaldım. Bundan da hiiiç gocunmadım.
Severim çalışmayı. Elime aldığım her işi; saygı duyarak, severek ve büyük, çok büyük bir heyecanla yapmaya çalışırım.
Çocukluğumdan beri çalışıyorum aslında. Orta okulda bazen kendimden küçük, bazen de büyük çocuklara ders vererek, hafta sonları da geceleri bebek bakarak harçlığımı çıkarmaya çabaladım.
E hayat o zaman da zordu memur çocuğu olunca, şimdi de zor; ama bize olduğundan da zor gelir olduysa nedeni gündelik ve küçük mutlulukları görmezden gelmenin moda olması gibi geliyor bana.
Şimdi hep çoook şeyler gerekiyor mutlu olduğumuzu farketmemiz için.
Ne yazık değil mi ama?
O yüzden,
Ben Yonca, ineği çok severim mesela.
İnanılmaz bir kadındır çünkü!
Sakin görünür; ama memelerini ellerseniz rızası olmadan, kötü teper anında.
Sütü vardır verecek, sağması kolay değildir asla.
Yonca’ yla beslenir işin ilginç yanı da!
Mutlu bir ifadesi olduğu gibi, garip bir şekilde gülümsetir insanı “İnek” anında. İnek Şabanımız vardı bizim de, bizi çok güldüren, ne tesadüf ama!
Bazı insanlar biliyorsunuz tapıyorlar ona. İnek kutsal bir hayvandır Hindu inanışında.
Çünkü inek sütüdür annesi giden bir çocuğu tutan bu hayatta!
İnek, hayatın ta kendisi, hayat veren demektir bir bakıma.
İşte o yüzden, bir inek var benim de logomda...
Yanında yavrusuyla, beslendiği Yonca’ sıyla.
2 seneyi aşkın süredir www.hurriyet.com.tr de yazıyorum; hayata dair, bize dair, her türlü saçma sapan halimize dair. Bundan böyle de haftada iki gün Kelebek’ de yazacağım, çoook büyük bir heyecanla.
Sağım solum pek belli olmaz benim.
Bir gün ağlar bir gün çok gülerim; Sezen Aksu sendromlu kadınım derim.
Duyguları her daim tavanda gezen bir çeşit hayvan gibiyim.
Daldan dala konar, fikrimi hiç sakınmaz, her daim yüksek sesle söyler,
Kendim edip kendim bulup ayvayı kolay yerim.
Eleştirilmeyi severim.
Ben buradayım.
Hem de en çıplak halimle...
Sizi de beklerim.
Yonca
“logoritmik”
Paylaş