Ben Sevgililer Günümü kutladım bile

Hem de İstanbul’ da, Bebek’ ten binip karşıda indiğim bir deniz taksisinde.

Haberin Devamı

Trafik çoktu. Hava soğuktu. Acelem vardı.

 

Bazısını en az 10 senedir, bazısını da kesin 5 senedir görmediğim kuzenlerim, yeğenlerim İstanbul’a gelmişti.

 

Annem telefonda: “Kız istemeye gidiyoruz...” dediğinde o binbir duygu yüklü ses tonuyla, koca aile hiç tereddütsüz: “Hep beraber gidiyoruz, tasalanma!” diyerek resmen atlayıp İstanbul’a gelivermişti.

 

İşte ondan acilen yanlarına gitmem gerekliydi.

 

Köprüye baktım, trafik deli gibi yağan kar yüzünden kitlenmişti. Saat akşam üstünün 5’ ini biraz geçmekteydi. Karşımda eşim, yan tarafımda arkadaşımız Levent, Boğaz’a nazır sohbet pek güzeldi. Bebek kaldırımları ısıtıcılarla istila edilmişti. İnsanlar, birbirini pek bir süze süze yürümekteydi. Sahne resmen donmuş film karesi kadar güzeldi.

Haberin Devamı

 

Benim aklım fikrimse, gitmekteydi...

 

Levent halimi gördü: “Köprüyü değil, Boğaz’ ı geçerseniz, gecikmeden varırsınız. Merak etme Yonca.” dedi. Sonra aldı bizi, Bebek Kahvesi’nin yan tarafındaki buz gibi esen rüzgarların arasından geçirdi, kıyıda park etmiş sallana sallana bizi bekleyen küçücük tekneye bindiriverdi.

 

Kocaman açtım kollarımı sımsıkı sarıldım Levent’ e. Doyamadım teşekkür etmeye. En son Boğaz’ ı bu şekilde geçtiğimde üniversitede öğrenciydim; bebeliğini bildiğim, düğünümüzdeki tüm o güzel müzikleri çalan DJ Yakuza Can Utkan’ ı dinlemeye bir yerlere gitmekteydim. Yıllardan 1998’ in yaz günlerindeydim.

 

Tekneye bindiğimizde, çığlık atasım vardı. Atmadım nedense...

 

Kulaklarımın titremesini umursamadım, derin derin nefes alıp Boğaz’ ın havasını çektim içime. Eşimle tutuştuk elele. Hiç, ama hiç konuşmadık kısacık seyir süresince. Bir ara bakıştık sadece. Ben ağlayacak gibi oldum mutluluktan nedense... Türk kadını dediğin böyledir işte; sevinir ağlar, üzülür ağlar...

Haberin Devamı

 

Dedim ki eşime: “Ben bundan daha güzel Sevgililer Günü kutlaması görmedim. Boşverelim ayın 14’ ünü, kutlamış sayalım şimdi, buracıkta hem de!”

 

Tekne vardı karşıya, indik hop atlayarak kıyıya.

 

Topu topu 15 dakika süren kutlama, 15 yıl gibi geldi bana. Doyamadım hissettiklerime. Özlemlerime. Geçmişten aklıma esen kokuların güzelliğine. Tuzlu deniz esintisine.

 

Çığlıklar attım, el çırptım sevinçten deli deli çocuklar gibi, canlandırın gözünüzde.

 

Eşim alışık benim bu halime: “Fotoğrafını çekeyim. Belli oldu, sen kesin yazacaksın bu halini.” dedi.

 

Dedim: “Çek madem beni!”

 

Çekti.

 

Ben Sevgililer Günümü kutladım bile

 

Elele tutuştuk, başladık Arnavut kaldırımlı patika yolda yürümeye.

Haberin Devamı

 

Aaa o da ne?

 

Yolun sonuna mı geldik ne?

 

Aynı anda takıldık tabelada yazan kelimelere...

 

Ben Sevgililer Günümü kutladım bile

 

“Yola çıkmaz” yazıyordu.

 

Derken ilginç bir şey oldu. Bir kedi belirdi geride sahnede...

 

Ben Sevgililer Günümü kutladım bile

 

Kedi bal gibi de yola çıkıverince, takıldık biz de peşine. Belli ki yol göstermeye gelmişti o anda bize...

 

Hayat böyle.

 

Beklenmedik yerde karşına bi şey çıkar, onu görmeyi bilirsen eğer,

 

Falında bile çıkmaz dedikleri şey

 

Mucize olur...

 

Çıkar!

 

Yonca

“gör-bak”

Yazarın Tüm Yazıları