Ben kırmızı rujlu kadınların kızıyım

Annem hep, her daim, kırmızı rujunu sürer o ayrı ama; Beyhan Teyzem, Neriman Teyzem, Gülşen Teyzem de her daim bakımlı ve kırmızı rujlu idi.

Haberin Devamı

Ayol ben bunu nasıl fark etmemişim daha önce bilmem.
Bi sevindim ki anlatamam.
Milletin Mars’a indiği şu günlerde, benim buna sevinmem ayrı bi tartışma konusu gerçi.
Ama etrafımdaki kadınların hepsinin kendilerine has, inatçı, meydan okuyan ve güçlü bir duruşları var.
Dı.
Ve hâlâ var.
Olacak da.
Çok şükür!
Yengem de öyle. Dayımın karısı yengem.
Ben yengemin adının Emine olduğunu 13-14 yaşımda anladım, bilmem buna kaç puan veriyoruz?
Hani öylesine şapşal bi yanım da var.
Herkesin “yenge” dediği birinin başka bir adı olamazdı ki! O benim, bizim hepimizin yengesiydi.
Diyeceğim o ki, o su yeşili renkli gözlü yengem de minnacık bir kırmızı rujlu mankendir benim.
Bir bakış atar, nereye kaçacağını bilemezsiniz ama. Dedi mi, der yani. Baktı mı oturtur.
Geliyorum teyze kızlarım, dayı kızlarıma ve onların çocuklarına...
Al işte herkes de aynı şey.
Kırmızı ruj kesin var.
Bakımsızlık yapanı sanki paralayan var, o kadar ciddi yani.
Ailedeki gelinler damatlar da öyle, hep bakımlı.
Zaten sağ olsun Beyhan Teyzem, hepimiz ondan sürekli nasıl da tiril tiril tertemiz giyinmiş ve ayakkabıları mahallede tak tak ses çıkaran enişteme aşık olduğunu dinleyerek büyüdüğümüz için, hiçbirimizin gidip bi saç sakal birbirine girmiş Hippi’ye aşık olması mümkün olamadı.
Beynimiz o yönde erkenden yıkandı.
Eee ağaç yaşken eğilir misali, eğildik.
Komedi.
Ailedeki adamların işi ne zor anlayın hele.
Bizde kadınlara değil de erkeklere baskı var daha çok. Sözüm ona adamlar kendi bildiklerini yapıyor gibi görünseler de, son söz hep kadınların.
Kırmızı rujlu kadınların!
Bütün kırmızı rujlu kadınlar bildiğini okur. Burnunun dikine.
Ruj gücü!
Kırmızı.
Ateşli.
Cesur işi.
Çatır çatır vallahi.
Gülşen Teyzem hele, her daim gülen Gülşen Teyzem, adı gibi insan, belinde silahla gezermiş mahallede eskiden. O kadar diyim, ötesini siz anlayın gari. Belinde silahıyla gezen, içi yumuşacık bir kırmızı rujlu ebe.
Neriman Teyzem ise öğretmendi. Sapsarı saçları, masmavi gözleri ve kırmızı rujuyla sert görünen yumuşacık bir kalpti.
Bana bütün Atatürk şiirlerini o öğretti. Abartmıyorum Atatürk gibi de bakışları vardı. Şakası yok bu benzetmenin ama öyleydi. Ve gelin görün ki o sert bakışlara rağmen, dünyanın en yufka yürekli, en çok çocuk seven insanıydı. Bana ilk dolmakalemimi o vermişti.
Hay lanet olsun çocukluk işte, kaybettim o güzelim dolmakalemi.
Dolma-kalem...
Ne severdim bu iki kelimeyi ayırarak söylemeyi.
Hala severim.
O dolmakalemin benim için şu anda neler ifade edeceğini bileydim, kaybeder miydim hiç!
Yazıklar olsun bana.
Eniştelerim ayrı bi efsane, dayım ayrı.
Halis Eniştem asker ve upuzun bi adam.
Kocaman.
Beni Anıtkabir’e ve hatta ailenin tüm çocuklarını Anıtkabir’e götürmekle sorumlu bakan gibiydi.
O koskoca asker eniştem, bacağının çeyreği sığmayan masa altına bana salıncak kurar, içinde beni sallardı iyi mi!
Esat Eniştem deseniz, bankacı. Amma velakin ailede balık ve balık tutmakla ilgili sorumlu Bakandı. Bütün çocuklara balık türleri ve ne zaman avlanmalılar-ne zaman avlanmamalılarla ilgili tüm bilgiyi o aktardı.
En iyi balık onda yendi.
En iyi lahana ve havuç salatası onunki. Öyle ki, kızıma hamileyken aşerdim. Şaka gibi, hiç üşenmedi, kalktı İstanbul’dan İzmir’e geldi yaptı, yedirdi. Allah ona uzun ömürler versin...
Erol Eniştem, efsane parlamenter... Dürüst, sağlam, erdemli politikacı. Eski Manisa Valisi.
Ciddiyet, tutumluluk ve çalışma bakanıydı ailemizin.
Çalışmayanı hiç affetmezdi.
Yemin ederim ben böyle adam görmedim, son nefesine kadar çalıştı. Ve hatta son nefesine kadar sporunu da yaptı.
Dayım...
Dayıların en dayısı.
Dev adam...
Kapı gibi derler ya, öyleydi. Güç simgesi. Güven simgesi. Her zaman dayanabileceğin kişi.
Bi kere konuşur, uzun sürer. Asla araya girmezsin. İstemezsin zaten araya girmek. Sözünü kesemezdi hiç kimse. Yolunu da!
Aile babası ve işletmeden sorumlu bakanımızdı.
Cömertlik profesörüydü.
Sanırım dayıma bi çocukla çıktığımı ilk ve tek söyleyebilen aile ferdi ben oldum.
Bunula da gurur duyuyorum.
Zor oldu ama yaptım.
Ooof anılar ooof!
Şu an deli deli bu güzelim cennetten kopma bahçede oturmuşum tek başıma ve çok duyguluyum.
Gözler oldu dolu doldu.
Ailemin kırmızı rujlu kadınlarına hiçbir eniştem, ne de dayım tek laf etmedi bunca sene!
Damlalar birikti ve gözümün içerisinde bi yerde duruyorlar.
Sanırım mola vakti.
Ailemin hikayesi bana sorsanız en güzel Çağan Irmak filmi.
Kahkahalarla gülerken, mendilleri tüketirsiniz ağlamaktan.
Ve hop hadi çay saati gelir o an.
Çay saatiMiz.
Kırmızı rujlarımızı sürer, dimdik masaya geçer, yemeğe oturur hiç olmadı birbirimizi yeriz tartışmaktan.
Barışması beş dakikamızı alır.
Ne olcak ki!

***

Haberin Devamı

Bu okuduğunuz satırlar, kitabım “Karışık Kuruşuk Şeyler” den alıntı.
Bugüne kadar bir sürü “kırmızı ruj” yazısı yazdım.
Sevdiğim için. İnandığım için...
Kadınların “kırmızı ruj” a karşı olan “bana yakışmaz” önyargısını oluşturanlara kızdığım için tepkimden yazdım.
Bizde belli bir yaşın üzerinde bir kadının koyu renk oje, ruj sürmesi hoş görülmez...
“Yakışık almaz..” filan denir.
Çok kızarım.
Ne çok Avrupalı kadın bembeyaz saçlarıyla rengarenk ojeleri, kırmızı rujlarıyla hayata devam ederler. Bizse kadınları yaşarken gömeriz...
Karşıyım.
Kadınım evet. Yeri geldiğinde kırmızı rujlu dişi, yeri geldiğinde ormanlarda koşan vahşi bi hayvanım.
İçimde bana dair ne varsa yaşamaktan, göstermekten zerre utanmayanım.
Dün THY, hosteslere kırmızı ruju yasakladı diye haber geldi.
Bilginiz için bu arada Emirates Airlines hosteslerinin hepsi özellikle kırmızı rujludur. Hani eğer diğer havayolları da izin vermiyor filan deniyorsa, bi zahmet bakınız da görünüz...
Ben de “Kırmızı Rujlu Kadınlar Cumhuriyeti”nde doğan büyüyen bir kırmızı rujlu kadın olarak bu saçmalığa, tepki gösterdim.
Şu yazıyı yazdım:
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/23162286.asp
Kırmızı İsyan başltattım.
Dikkat ama!
İnadına değil, Özgürlükler adına!

Haberin Devamı

Bu arada bir de e-posta adresi açtım: redlipstick444@gmail.com
“Kırmızı ruj sür foto çek yolla paylaşacağım” dedim.
Her gönderileni paylaştım.
Aklıma erkeklerin de kırmızı ruj sürüp çekip yollayacağı gelmemişti... Oysa desteklediler, onlar da yolladı.
Kaç tane fotoğraf geldi sayısını bilmiyorum. Şaşı bakıyorum şu an.
Hepsini tek tek tek paylaşmak için ekranın karşısından kalkmadık...
Fotoğraflar da burada...

http://fotoanaliz.hurriyet.com.tr/galeridetay.aspx?cid=68385&rid=4369&p=1&hid=23162961

Özgürlükler adına...
 
“Kırmızı Ruj” sürmeden ben kendim şahsen,
Şu hayata gözümü yummayacağım.
Dahası, bayağı uzun süre buralardayım.

Yonca
“Kırmızılı Kadın”

Bu yazı üzerine afiyetle Chris De Burgh’den Lady in Red dinlenmesi tavsiye edilir.

Yazarın Tüm Yazıları