Paylaş
Dünkü yazıma gelen yorumlar beni inanılmaz düşündürttü. Aslında daha çok, üzdü...
O kadar çok “Aaah aaah!” çeken oldu ki!
Hemen hemen hiç kimse, istediği işi yapmıyor(muş) anlaşılan.
Herkesin gönlünde bambaşka yetenekler, hayaller var(mış) ve bizler kalıplara hapsedilmişiz, idare ediyor(muş)uz.
Ben de dahil olmak üzere, hiç kimse okuduğu mesleği yapmadığı gibi, içinden gelen işde de çalışmıyor(muş).
Bir baktım kendi etrafıma;
Ben Edebiyat okumuşum ama, satış işindeyim,
Kardeşim Arkeolog ama dağıtım işinde,
Eşim İnşaat Mühendisi ama gıda işinde,
Kuzenim Ekonomi okudu moda ve organizasyon işinde...
Dünkü okurlar çoğunlukla bankacı; ama kimse bankacı olmak istememiş, olmuş işte bir şekilde!
Allah ne verdiyse testi çözüp girmişiz üniversiteye, ne iş bulduysak kabul etmek durumunda kalmışız.
Hayallerimizi, yeteneklerimizi gömmüşüz içimize, durumu idare ediyormuşuz bir şekilde.
Vah halimize!
Oysa içimizde ne fotoğrafçılar var, ne ressamlar gizli, ne tarihçiler saklanıyor, ne aşçılar uyuyor...
Bizim zamanımızda, hepimizin İşletmeci olması gerekliydi ya da Uluslararası İlişkilerci...
Mühendislikte ise Makina ve Endüstri Mühendisliği sanki mecburi hizmetti.
Ben isteyerek seçtiğim “atipik” bölüme girdiğimde, bir arkadaşımın annesi bana acıdığını söyleyip: “Yazık oldu kızım sana!” demişti.
Bu cümlesi beni kendime karşı ezik ve eksikli hissettirdi. Hatta aptal sandım kendimi bir ara. Ne hakkı vardı o annenin bunu bana yapmaya?
Annemle babam bir günden bir güne; “Kızım hayal kurmayı bırak da, mühendis olmaya bak!” demediler bana. Edebiyatı küçümsemediler asla!
Çok severek okudum.
Bugün olsa, sil baştan hazırım okumaya.
Ama bizde kronik kalıp hastalığı var.
Şimdi de biz çocuklarımıza aynı şekilde davranıp onlardan da kalıplara uymalarını bekliyoruz. Çocuklarımızın olacak olduğu kalıplar üzerinden sidik yarıştırıyoruz.
Kabus gibi!
Bizde uygun görülen kalıplara dahil değilsen ya ayıplanırsın ya beğenilmezsin ya da aşağılanırsın.
Medeni ülkelerde kimse adam benzinci mi, tezgahtar mı bakmaz.
Adam da yaptığı işi söylemekten utanmaz.
Bizde hal öyle ki, müdür olmazsan ayıp!
Ressam olursan durumun vahim, derler bu vaka kayıp.
Heeey! Asıl kötü olan,
İnsanları yapmaktır ahı gidip vahı kalmış zavallı ve emme basma
Bir kalıp!
Yonca
“kalıpdışı”
“Arkadaşlar paniğe gerek yok lütfen sakin olun!” diye rica eden dip not: Ben size; “Bundan böyle Pazartesi-Cuma Kelebek’ de yazacağım!” dedim diye, haftada iki güne düşürmedi beni kimse!
Eksik ifade etmişim kendimi. Affedin.
Yine de bu kadar panikleyip her gün yazmam için “istek yapmanıza” sevinmedim, hatta havalara uçmadım dersem, bilin ki yalan. Ne çok isteyen varmış her gün yazmamı!
Az kaldı şımaracaktım, iki çimdik atıp zarrr zor geldim kendimeJ.
Pazartesi-Cuma Kelebek yazılarımı yine internet sayfamızdan da okuyabilirsiniz ki hem! Yarın mesela yazım hem gazetede, hem de Kelebek yazarlarının olduğu linkte.
Haftanın kalan günleri de aynen www.hurriyet.com.tr deyim efenim.
Gitmiyorum hiçbir yere.
Sizlerleyim.
Teşekkür ederim binlerce kere her birinize!
Paylaş