Paylaş
Babam ne olursa olsun, bana ne kadar kızarsa kızsın, ben onu ne kadar çileden çıkarırsam çıkarayım; bana sarılmayı denemekten, sarılmaktan ve bana beni ne çok sevdiğini söylemekten hiç vazgeçmedi, hiç! Ne olursa olsun ben babamın beni bağrına basacağını hep bildim, bildim, bildim.
¡ ¡ ¡
Bugün 2 çocuklu bir kadınım.
Çocuklarıma bazen öyle sinirleniyorum ki; bağırdığım da oluyor, kapıları çarptığım da, fenalık geçirdiğim de, kaçıp gitmeyi istediğim de, kafamı kuma gömmek istediğim de...
Sabır küpü, sesi hep aynı tonda kalabilen ana-babaları saygıyla selamlıyorum önünüzde. Ben daha ateşli, daha “Allah ne verdiyse”, daha az kitabi, daha çok içgüdüsel bir anne oldum. Buna da şükür. Ama ne zaman ki bakıyorum gidişatım fena; çocukları odalarına göndermek yerine, ben kendimi kapatıyorum odama.
Sakinleşip, olayı serinkanlılıkla irdeleyip kararlar alıyorum. Çıkınca da uyguluyorum. Olanı biteni anlatıp konuşup sarılıyorum onlara. Sımsıkı. Sımsıkı sarılıyorum çocuklarıma. Neden biliyor musunuz? Babamdan öyle gördüm çünkü. Ve...
Babam öldü.
(ılk defa böyle yazabildim bunu. Bir fena oldum, silmek istedim dönüp; ama silmeyeceğim. Kalacak o satırda.)
Hâlâ daha babamı her düşündüğümde, onunla her içimden kavga ettiğimde, nasıl olsa bana sarılacağını da düşünüyorum ve garip bir gülümseme yayılıyor pişmanlıklarıma, hatıralarıma ve hüzünlerime.
Mutlu oluyorum. Sakinleşiyorum.
Ne kadar kızarsam kızayım; “Ama babam bana sarılırdı!” diyebiliyorum. Beni sevdiğini hatırlıyorum, fark ediyorum, biliyorum. Garip ama öyle. Babam yok artık, evet. Ama onca yanlışından geriye en güzel doğru bu kaldı bana bence. Bu da meğer her şeye bedel kocaman bir doğruymuş işte!
Ha tabi bu benim hikayem.
şimdi gelelim benim çocuklarımın babasına ve onun çocuklarıyla olan hikayesine...
¡ ¡ ¡
O bir ızmirli. Adam doğuştan medeni. Detaycı ve özgüvenli. Kadınlara karşı farklı bakıyor. Kadına kendini güvende hissettiriyor. Kadının kendisine güvenmesini sağlayacak şekilde de davranıyor.
En azından bana karşı öyle... Kızımıza karşı da öyle... Oğlumuz da zaten düşecek elbet onun dibine... Kaçarı yok. Babasını örnek alıyor kendine.
Neyse diyeceğim o ki, eşim de çocuklara kızıp sinirleniyor. Ama o benim gibi sesini yükseltmiyor. Belki de ondan dediği en ufak şey inanılmaz ciddiye alınıyor. Benim gibi yüz kere şırlamak yerine, lafı bir kerede gediğine oturtuyor. Yine de, aralarındaki o “ciddiyet” azıcık uzayınca, ben ister istemez panik oluyorum. Benim babamla başıma gelen kırılmalarım, asla onların başına gelmesin istiyorum.
Korkuyorum. Çünkü giden gidiyor; ama arkada ebediyen çocuk kalan sen, yıllarca o yaşayamadığın şeyin savaşını, hesaplaşmasını veriyorsun. Uzun uzadıya acı çekiyorsun. Vicdanın seni o en hassas yerinden vurmak için, sürekli sana karşı çalışıyor.
Oysa büyük büyüklüğünü bildiğinde, çocuk kalbi kolay kazanılıyor, rahat güçleniyor ve zorluklarla, acılarla daha kendine güvenle baş ediyor bence.
¡ ¡ ¡
Geçenlerde kızıştılar baba-kız. Aradan bir süre geçti, benim içim içimi kemirmeye başladı. Karışmıyorum sözde; ama sürekli onları takip ediyorum kendimce...
Bir ara sessizlik oldu, sonra baktım geliyorlar. Ama ne geliş! Babası almış kızını kucağına, kızı gömmüş başını babacığının koynuna. Sarılmışlar sımsıkı. O koca kız olmuş sanki 3 günlük bebek oracıkta...
Doğduğundaki ilk halleri geldi aklıma. O muhteşem manzara... Baba...ve kızı. Babasının boyun boşluğuna sığabilecek kadar minik, tespih böceği gibi kıvrılmış bir bebek.
Babası avucuyla pıt pıt pıt vuruyor bebeğinin sırtına. Nasıl da narin ve yavaşca, gözlerinde tatlı ekşi tuzlu şekerli yaşlarla. Hâlâ o sahne gözümün ucunda.
¡ ¡ ¡
Bu pazar malum Babalar Günü. Olsun, benim sözüm yine de babalara. Büyük olan tarafa.
Siz sarılın eğer size sarılamayan çocuklarınızsa. Belli ki yüz bulamıyor, saçma sapan onur, gurur yapıyor sıpalar hâlâ...
Arayın sizi arayamayan onlarsa... “ıyi ki çocuğumsun, bak beni de sen büyüttün, sayende baba oldum evladım. Allah sana da uzun ve sağlıklı bir ömür versin!” deyiverin. Çocuklar hâlâ ve hep çocuklar aslında.
Büyüklük sizde kalsın. Kaybetmez kazanırsınız, bu ve varsa bundan sonraki hayatta.
Emin olun, fazlasıyla değiyor buna.
Yonca “BabaKıçıBoku”
Paylaş