Aşkla muhabbet

Hayatta en sevdiğim, en en en çok sevdiğim şeydir muhabbet.

Haberin Devamı

En çok değer verdiğim şeylerden biridir.

Keyiflisi, dertlisi... Her türlüsü.
Yeter ki muhabbet olsun. Aşk olsun.
Konuşmayı çok sevdiğimden... Suskunluk, sessizlik varken aman havada tatsız bir şey olabilir, muhabbetle dolsun, dağılsın o hava fikrinden.
Kimi zaman dedikodu da olur evet.
Kaç yıldır yurtdışında yaşıyorum, 30’a yakın milletten insanla oturup kalktım çalıştım, dedikodu yapmayan ırk görmedim.
Tatlısından bahsediyorum. İnsan oyanından değil. Gülmecesine...
Oturur konuşursun. Yüz yüze. Göz göze.
Bir çay demlersin, bir kahve yaparsın belki.
Kesmez bazen, damardan gider konular, koyarsın bir kadeh bir şey, devam edersin muhabbete.
İnsanı kör kuyulardan çıkaran, hayata bağlayan, hayata döndüren bir şeydir muhabbet.
Karı-koca arası muhabbet, arkadaşlarınla muhabbet, sevgilinle, ailenle muhabbet iyi oldu mu, hayat bir şekilde daha tatlı akar gider.
Deşarjdır.
Rahatlama... Önce azar coşar, sonra dinginleşirsin.
Gülersin, ağlarsın.
Duygudur muhabbet.
Yokluğu... Felaket.
Aşkla muhabbetin hele, tadından doyum olmaz.
En kötü günde, en iyi günde o muhabbet sağlamsa, tutunursun sessizce bile birbirine, atlatırsın felaketleri.
Her şey bitse, dünya erise, bilirsin ki iki çift sözle ayağa kalkarsın. Ya da sessiz bir anlaşma...
İçin ısınır.
Uzun zamandır, hem de hayli uzun zamandır bunu düşünüyorum.
Ne oldu bizim muhabbetimize?
Aşka ne oldu?
Ben insanların sesini giderek az duyar oldum.
Aşkı da sürekli tanımlıyoruz. Da yaşıyor muyuz emin değilim.
Birilerinin tanımına göre oldurmaya çabalanıyor gibi kimi zaman.
Gözler önüne serileni değil, kapalı kapılar ardında olandan bahsediyorum bir şekilde.
Ortaya maşallah muhabbetten, aşktan başka şey döken yok... Peki işin mutfağı öyle mi?
Gerçek gözle gördüğümüz gibi mi?
Gördüğün aşkla muhabbet mi, durumu idare mi?
Ten tene, göz göze, ne bileyim bir koltukta yan yana oturup el kol işaretlerini görerek, beden dilini gözlemleyerek muhabbeti inanılmaz hasretle özler oldum.
Kıvıracak halim yok. Özlüyorum evet.
Müthiş kıymetli bir şey. Kudretine çok inandığım bir şey ve en az iki kişi gerekiyor ve iki kişi aynı anda o aşkla, o sevgiyle, o tutkuyla istemezse hiç tadı olmuyor.
Sürekli mesaj geliyor WhatsApp’dan. Snapchat zart zurt ekranı arkasındayız sürekli.
Instagram ortamında muhabbet ediyoruz.
Evet taktım buna.
Face hayatımıza girdiğinden beri ne çok insana kavuştuk sözüm ona ama yapayalnız kaldık ekranın bu yanında.
Her şey yazarak anlatılıyor.
Yazmanın bile bir süre sonra tadı kalmıyor. Düşünün bunu ben diyorum...
Kısa keser hale geliyorsun...
Kısaltmalar başlıyor kelimeler yerine. Zaten herkes kısa yazı okumak istiyor deniyor.
Ayol hayat uzun ve sündürmek istiyor insan belli bir yaşa gelince de, uzun anlatmanın tembel kafaya zor gelmesinde muhabbeti bol kişinin suçu ne?
Yakında tek harfe inecek ilişkiler belki de...
İlişkiler dedim de...
İlişki dediğimiz şeyin tanımı ne olacak sizce?
Biraz içim buruk bu konuda.
Sesimi özledim. Belki de kendimi. Ülkeden gelen haberler yiyor insanı. Yetmiyor kendimizce binlerce şeylerle boğuşuyoruz.
Sesleri, yüzleri, nefesleri, duyguları hissetmeyi özledim. Böyle kocaman duyguları ama.
Dokunaklı duygular...
Tüylerini kederden, isyandan, öfkeden, kurban psikolojisinden dikenleten değil; mutluluktan, huzurla, ağız dolusu mutlulukla tüylerini diken diken eden, kalbini titreten duyguları özledim bu sene en çok ben.
İnsanlar birbirine her türlü şeyi bahane bilip kükremesini biliyor da, sarılmak akla gelmiyor.
3 günlük dünya diyorlar... 3. gün hangimiz için yarın bilen yok.
Dünyayı sevgi kurtaracak diyorlar... Sevgiyi diri diri gözümüzün önünde gömdürüyorlar.
Çocukları kullanıyorlar, duygularımızı felç ediyorlar.
2016 senden çok rica ederim, yürekten gönülden dilerim, aşkla, sevgiyle, muhabbetle gel bize.
Sanal manal olmasın. Filtrelere takılmasın, filtrelerle sunileşip yapmacıklaşmasın.
Harbi muhabbet diliyorum hepimize.
Yonca
‘Muhabbet kuşu’

 

Yazarın Tüm Yazıları