Paylaş
Bugünkü konumuz; öğretmenlerin ve velilerin içler acısı durumu.
Öğretmenler sistemin köleleri olmaya mahkum edilmiş durumda. Artık resmen neredeyse bedavaya çalışıyorlar. Hatta ceplerine daha maaşları girmeden paraları gidik, üzerine de borçlular.
Biz veliler ise, sistemin diğer tarafının gönüllü köleleri olarak, sırf çocuklarımızı “iyi okutabilmek için”, çalışıyoruz halihazırda. Maalesef bu konuda aslında “Ah vah!”’dan başka söyleyecek ve yazacak hiçbir şeyim de yok. Çok zavallı bir durum. Sürekli şikayet edebilirim; ama hiç işe yaramıyor. Üstelik çözüm önerim de yok. Dahası çözüm önerisi olanların sundukları olası çözüm önerilerini uygulayacak adam da yok. “Eğitimde devrim lazım!” demek, iyi hoş da, kimsenin eğitim adına, öğretmenler ve veliler adına bir şey yapmaya da niyeti yok.
Öğretmenler sürünmeye, biz okul parası için çalışmaya, çocuklar da bu “mutlu” ortamda okumaya devam edecek.
Biz de dahil tüm arkadaşlarımız, sırf çocuklarımızı okutabilmek için çalışıyoruz. Elimize ne geçiyorsa eğitime gidiyor, üzerine aynen hepimiz de borç içindeyiz. Çocuklar liseyi bitirip üniversiteye gitmek istediklerinde daha da büyük borca mı gireceğiz diye, henüz o konuyu düşünmemeye çabalıyoruz. Annemler ev sattılar, toprak sattılar, yetmedi kredi kartlarına borçlandılar, krediler aldılar bizi okutmak için. O günden bu güne biz de ilerleme kaydedemedik, onlarla aynı durumdayız. Hatta daha da vahim durumdayız.
Bir sürü arkadaşım, sırf bu okul parası stresi yüzden geceleri hiç uyuyamıyor, sürekli ilaç kullanıyor.
Birçoğumuz eğer çocukların eğitim masrafı bu kadar yüksek olmasaydı, şu anda yapmak zorunda olduğumuz işi yapmak yerine, bambaşka ve çok seveceğimiz işleri yapıyor olabilecektik mesela.
Birçoğumuz, şu anda yaptığımız işten ayrılıp en sevdiğimiz hobimizi yapmanın ve çocuklarımızı yaşamaya doymanın hayali kuruyoruz hala. Çocuklar oldu koca çocuk bu arada ama!
Öğretmenlerin halini ise zaten herkes biliyor. Ay sonunu getiren öğretmen yok. Borç içindeler. Kendi çocuklarını nasıl okutacaklarını şaşırmış durumdalar ve dahası bir öğretmenin mesleki olarak beslenebilmesi için gereken ve doğal olan her türlü sosyal ortama girmeleri için sponsor bulmaları lazım. Tiyatro, sinema, eğlence vesaire hayal olmuş hepsine. Deşarj olmaları imkansız.
Bu koşullarda öğretmenlerin cinnet geçirmeyip çocuklara hala daha bir şeyler öğretmek için çabalamaları ise hakikaten inanılmaz! Helal olsun hepsine.
Dün arkadaşlarımla bu konu üzerine yazışırken öyle daraldım ki...
Eğitim eğitim diye yırtınıyoruz ama, ne eğitim kurumları iyi durumda, ne eğitim verenler iyi durumda, ne de biz veliler....
E acaba bu durumda çocuklarımız ne durumda?
Bu yazıya başlarken bir yere varmayacağını biliyordum.
Varmadı da!
Bu durumda en iyisi:
“Allah hepimize kolaylık versin ve umalım piyango filan çıksın!” diyeyim.
Ya tutarsa?
Amin.
Yonca
“Batık”
Acıklı kutlamalı dip not: Tüm cefakar öğretmenlerimizin kutlayacak halleri kalmadığı Öğretmenler Günü’nü kutluyorum...
Bu arada.
Paylaş