Allah rahmet eylesin

Necmettin Erbakan 85 yaşında vefat etti.

Haberin Devamı

Vefat ettiği andan beri yazılanları okuyup hakkında söylenenleri dinliyorum. Ben her ne kadar hiçbir zaman hiçbir görüşü ile bağdaşmasam da, iktidara geldiklerinde hayatımın en büyük endişesini yaşamış, kabullenememiş, o yıllara has kontrolsüz ve işe yaramaz bir sinirle bu konuda çok kavga etmiş ve hala da hiç ikna olamamış olsam da –kabul etmek gerekir ki- Türk siyasetinin unutulamayacak, tarihi kişiliklerinden biridir.

 

Eşini, eşi ile nasıl tanıştıklarını, hikayelerini, onları zamanında Ankara’dan tanıyan rahmetli teyzemden dinlerdim masal gibi. Teyzem hep hayretle anlatırdı, Erbakan’a vardıktan sonra güzelim mini etekli kadının uğradığı değişimi. Kabullenemezdi, içine sindiremezdi.

Haberin Devamı

 

Bunlar işin magazinel ve di-li geçmiş kısmı oldu tabi.

 

Şu ara en çok tekrar edilen, “28 Şubat, demokrasimiz adına talihsizliktir...” cümlesi. Evet öyle. Ama gelin görün ki, bizim demokrasimiz talihsizliklerden doğan talihler üzerine inşaa edilerek yürümektedir, öyle değil mi? Bizde ona göre demokrasi, buna göre demokrasi söz konusu olduğu için ve de asla Avrupai demokratik olamadığımız, hep oryantal demokratlar olarak kıvırtıp durduğumuz için, bu tartışma konusu bence her daim görecelidir, göreceli de kalacaktır. O yüzden işin bu kısmını da uzatasım yok.

 

Şimdi esas geleyim, Erbakan’ın vefatından beri beni en çok düşündüren; “Son nefesine kadar görevinin başındaydı, ölene kadar bırakmadı...” söylemine.

 

Bu konuyu Erbakan örneğinden arındırıp düşündüm. Sizce bu alkışlanması gereken bir şey mi, yoksa üzerinde azıcık durup düşünülmesi gereken bir tutum mu?

 

Evet biliyorum, siyasette tecrübe çok önemli. Evet bir insanın hayatının sonuna kadar çalışması çok iyi. Ama yine de insanın belli bir yaşa erince, yaşına uygun, farklı kanallara yönelmesi de gerekebilemez mi?

Haberin Devamı

 

Biz bu ülkede her alanda bayrağı bir türlü gereken zamanda teslim edemeyen, hata yapınca istifa edemeyen yöneticilere kızmıyor muyduk?

 

“Bir kere başkan ölene kadar başkan!” olayı azıcık Nuh Nebi’den kalma ve padişahsal bir şey değil mi?

 

***

 

İşin içinden çıkamadığım her problemde, doğaya bakıyorum. Mesela benim kadın bedenim, sadece belirli bir yaş aralığında çocuk doğurmama izin veriyor. Ben belli bir yaştan sonra, doğurganlıktan emekli edilip; bedenim ve tecrübelerimle, bir başka kademeye terfi ediyorum. Tecrübelerimi paylaşabilecek olduğum, sorumluluğun değil de sevmenin ve paylaşmanın bende olduğu annanelik sıfatına eriyorum. Çocuğum kendi çocuğundan sorumlu oluyor; bense torunumu özgürce sevmekten, sorulduğunda, ihtiyaç olduğunda bilgilerimi paylaşıp “danışmanlık” yapmaktan.

Haberin Devamı

 

Bizde ne şirket yöneticileri, ne de siyasiler asla bir türlü emeklilik yaşına erip de, bayrağı kendi elleriyle yeni nesile teslim edemiyorlar. Ödleri patlıyor makamı başkasına bırakacaklar diye. Oysa şu işi zamanında gururla yapabilen insanlar olabilmemizi; bayrak tesliminin trajik son değil de, asil ve akılcı bir beceri olduğunu düşünebilmemizi ne çok isterim...


Ha diyeceksiniz, “Bugün siyaset sahnesinde Erbakan’ın el verdiği isimler zirvede...”. Alakası yok. O yerini vermedi ki, yolunu gösterdi. Bu başka bir başarısı. O ayrı.

 

Doğru zamanda devir teslim olayını sadece rahmetli Erbakan için düşünmedim ayrıca, bu konuda fikrim hep böyle ve herkes için geçerli.

Haberin Devamı

 

Kişinin işinin başındayken elde ettiği başarılarına değinmek, onları vurgulamak daha doğru örnek gibi geliyor bana.

 

Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum.

 

Yonca

“zamanı gelince emekli”

 

Koş Yonca Koş dip notu: 6 Mart’da Runtalya’da koşacağım 21km’yi desteklemek isterseniz, bilgiler için lütfen tıklayın, sorularınız için bana yazın.

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/17140367.asp?yazarid=232&gid=61

email: 4yaprakliyonca@gmail.com

Yazarın Tüm Yazıları