Yonca Tokbaş

Bu çocuklar ne zaman artık hasta olmazlar?

27 Ekim 2009
Hakikaten içim şişti.

Öyle böyle değil hem de!

 

Ya biri hasta, ya öbürü.

Ya biri ateşleniyor, ya öbürü.

Ateş bitiyor, kulak ağrısı başlıyor, o bitiyor öksürük, burun desen her daim içi dolu ayıptır söylemesi bitmek bilmeyen sümük, bunlar da biterse haydi dön başa, illa ateş çıkıyor haftasına. Ta ta ta taaaaa!

Kafayı yemeye başladım ve çok heyecanlı olacak; çünkü böyle giderse size canlı canlı onu da bildirmeye hazırlanıyorum www.hurriyet.com.tr sayfalarında...

 

Yazının Devamını Oku

Bülent Ersoy’a boşuna kızdık yahu!

23 Ekim 2009
Çıkıp canlı yayında demedi mi: “Oğlum olsa, askere göndermem.” diye? <br><br>Dedi.

 

Ebru Gündeş’de cevap vermedi mi “"İnşallah Allah bana bir oğul nasip eder de, anlı şanlı askere yollarım!” diye?

Dedi.

Kızdık mı Bülent Ersoy’ a?

Çok kızdık. Hakkında dava bilem açtık.

Alkışladık mı Ebru Gündeş’ i?

Alkışladık.

Ben de çok kızdım o zaman Bülent Ersoy’ a. Çok.

Yazının Devamını Oku

Bu Kadın’ın selüliti yok

21 Ekim 2009
Üstelik kendisi çok tanıdık. Taş gibi maşallah!

Boş boş oturuyordum, birden çıktı karşıma. Şok oldum ona bakınca. Ama siz yine de, ben söylemeden, bu “O”dur demeden, bu Kadın kimdir bir tahmin etmeyi deneyin.  

 

Öyle bir Kadın ki, sanki uyurken bile çaktırmadan atakta; her haliyle güzel ve her şeye rağmen bakımlı aslında.

 

Saçları çok dalgalı,

Yanakları al al güneyde sıcaktan,

Kuzeyde ise yeşili bol, yağan yağmurdan...

Keşke bir de sağa sola, başkalarına bakmayı bırakıp da kendi güzelliğinin, endamının, ve gücünün farkına varsa kimseyi umursamadan!

Yazının Devamını Oku

Uçaktan indim alana ayak bastım…

20 Ekim 2009
Eşimden bir dolu kısa mesaj gelmiş cebime.

Meğer ben havadayken oğlumuz hastalanmış. Çok şükür önemli hiçbir şeyi yok. Halletmişler... Ateşi var, karnı ağrıyor, boğazı feci durumda ama hala gülümsüyor.

 

Kızımın da anlatacağı bir dolu şey birikmiş.

 

Beni görünce nasıl sarıldılar boynuma anlatamam size... Hani içime sokasım geldi ikisini de!

 

Geçen sefer yaptığım hatayı yapamayacağım. Sonradan bedeli çok ağır oluyor.

Yazının Devamını Oku

Köprüde kalmış da olabilirim! Geçmiş de...

19 Ekim 2009
Şu anda size ne olmuş olabilirim bilmediğim için tam bilgi veremiyorum, bilginize.

Malum, dün Avrasya Koşusu’na katıldım. 8km koştum... mu acaba? Yoksa süründüm müüü, yürüdüm müüü, emekleyerek mi bitirdiiim, ne ettim bilmiyorum ki hiçbir şekilde.

Bu yazıyı yazarken daha koşmaya başlamadım ki ayol! Yazı pazar günü giriyor ya baskıya, e ben de koşuyor olacağım o sırada, siz okuyorsunuz şimdi, yani pazartesi, ama ben yazımı yazıp yolladımdı cumartesi. Ne karışık işmiş ertesi gün yaptığın şeyin bilgisini önceki günden haber vermesi! Hayat ne büyük bir zamansal karmaşa. Tutturamadım gitti.

Geçen sene 10km koşmayı başarmıştım, ama o düz yoldu. Bu maşallah bayağı inişli çıkışlı, bol rampalı bir parkur ve başlıyorsun bir kıtada, bitiriyorsun ta başka kıtada.

Vay be! Adı üzerinde Avrasya Koşusu, Avrasya! Var mı bundan daha afili bir koşu parkuru sizce! Yok ve o-la-maz! Bu ıstanbul insanı nasıl büyülemez, nasıl sizler de kalkıp koşmazsınız her sene, mesela buna çok üzülüyorum içten içe! Millet ta nerelerden geliyor katılmak için, Boğaz Köprüsü’nü geçmek için.

Göbeğim çatladı etrafımdakilere yalvarmaktan, bir tek en yakın arkadaşımı ikna edebildim benimle gelmeye. Hem zaten illa da koşmanız gerekmiyor ki, halk koşusu tam da bunun için, icabında yürürsünüz. Ben de “Amaaan olmadı yürürüm, amaç bu olayı yaşamak diye” çıkıyorum yola.

Benim gördüğüm bir diğer maraton, Dubai Maratonu mesela ve orada millet çocuklarını pusete atıp aynen katılıyor, ister yürüyerek ister koşarak, maailece.
Nasıl da güzel bir eğlence ve tecrübe anlatamam size. Kalabalığın gazıyla insan hiç koşamayacakken koşuyor. Neyse, elimden gelenin en iyisini yapacağım.

10km’yi 79 dakikada koşmuştum (Dalga geçmeyin hiç öyle ciddi hazırlanan biri değilim maalesef.

Yazının Devamını Oku

Dünya markaları uyuyorlar mı?

19 Ekim 2009
Dün 31. Kıtalararası Avrasya Maratonu’ nda 8km’lik Halk Koşusu’ na katıldım.

YONCA'NIN KAMERASINDAN BÖLÜM 1 / WEB TV

YONCA TOKBAŞ'IN GÖZÜNDEN AVRASYA MARATONU BÖLÜM 2 / WEB TV

İçimden avaz avaz bağırmak geldi; “Heeeey Uyan Türkiye!” diye.

 

Nedenini anlatmadan önce, nasılını anlatayım hele.

 

Ne yaptım biliyor musunuz?

 

Yazının Devamını Oku

Meğer bir İngiliz 37.4 Türk’ e bedelmiş...

15 Ekim 2009
Çok ciddiyim.

Devletimizin 2005 yılında bize biçmeyi zar zor uygun gördüğü bedel buymuş.

 

Bir insanımızın değeri, bir İngiliz’ e bile denk değilmiş, hiç olmamış, olamıyor da! Şimdi, aradan geçen bu 4 yılda değerimiz daha da düştü mü, arttı mı onu da bilmiyoruz tabi bu arada. Çoook eskiden, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde develer tellal iken, 1 Türk dünyaya bedelmişti ya... abartıydı tamam, ama zaten abartı tersine dönmüş baksanıza!

 

O kadar, o kadar fenayım ki şu anda...

 

Kayınpederim: “Geçtiğimiz hafta Pazar günkü Can Ataklı yazısını oku mutlaka!” deyince, gecikmeli olarak dün akşam okuyunca geldim bu noktaya....

Yazının Devamını Oku

Yapanlar yapmış darısı hayal edenin başına

14 Ekim 2009
Dünkü yazıma tomarla yorum geldi.

To mar la!

 

Beni çok şaşırtıyorsunuz, çoook. Bazen hiç beklemediğim bir yazıya inanılmaz çok tepki geliyor, bazen “Eyvah!” diyorum, “Paralayacaklar beni”... tık yok. Hoşuma giden de bu! Hep sürprizlerle dolu her saniyemiz. Neyse, dün ben yavaşlayayım derken, elim bam telimize değdi sanırım. Yalnız olmadığımızı bilmek azıcık iyi geliyor sanki. Bana iyi geliyor orası kesin.

 

Buyrun bakın bakalım, herkes ama herkes yavaşlama derdindeymiş meğer...

 

Ve bazılarımız nasıl da güzel başarmış!

Yazının Devamını Oku