Çaydanlık porselen, çay da Türk çayı olacak.
Tercihen “Rize Çayı” olacak.
Poşet asla olmayacak.
İyi demli olacak.
Hayatımda, kendime dair, hatırladığım ilk ses bu herhalde…
Öksürük sesi!
İlk zatürremi bir aylık bir bebekken geçirmişim.
İkincisini, 14 yaşımda, okul turuyla Kapadokya gezisi sırasında gittiğimiz bir yerde, dağdan akan kar sularına girdikten sonra geçirmiştim.
Ne yazayım ki?
Ne?
Yaz yaz yaz yaz...
Yazmadığım ne var, ne kaldı bilmiyorum.
Bir gün bülbül gibi şakırken, ertesi gün iki göz iki çeşme ağlamak gelebiliyor içimden.
Şu anda olduğu gibi...
Aslında biliyorum; benim için önemli olan başkası için değil, başkası için önemli olan da bazen benim için önemli değil. Hayal kırıklıklarım da başkasına hiçbir şey ifade etmeyebilir, doğal olarak.
Herkesin derdi kendine büyük derler ya... Öyle bir şey işte.
Her şey.
Kimin neye ne gözle bakıp ne gördüğü ve nasıl algıladığı ile alakalı.
Bir film seyrettim de...
Film hem çıkalı, hem de sinemalarda oynayalı çok uzun zaman oldu. Eminim bir çoğunuz çoktaaan seyretmiştir.
Kendisini dinlerken düşündüm.
Düşündükçe de, farkettim.
Her kanalı taradım; bir daha, bir daha dinledim. Belki ben yanlış duymuşumdur diye, emin olmak istedim.
Yok.
Hadi yavrum uyu uyuuu (tek ses)
Uyu büyü büyü büyüüü (tek ses)
Hadi gari elleşmeee (koro)
Dım dım tıkıdım dım tıkıdım... Dııım