Adı Hayat.
Öyle yazıyor kapağında.
İçinde bir dolu beyaz sayfa var.
Açıp baktım da, ağır bir defter. Kalın da.
Ahım gitmiş vahım kalmışken bile kendimi kadın gibi hissetmek istiyorum.
Tırnaklarım her zaman kırmızı ojeli, dudaklarımda nar kırmızısı rujum,
En şişko halimde bile kot giymek istiyorum.
Arkadaşlarımla komşuculuk oynamak istiyorum.
Ama en azından arıyor...
İnsanın içinde bir yerlerde bir çocuk olduğunu bilmesi bile, inanın insana başka türlü bir yaşama sevinci verip etrafa; afacanlık, muziplik, olaylara bakışta bir iyimserlik, geleceğe dair umut saçıyor. İnsana çocukça gözükara bir cesaret de veriyor...
İçindeki çocuktan habersiz olanlar, hatta orada bir çocuk olması olasılığından rahatsız olanlar için, elimde olmadan, çok üzülüyorum.
Hayatı eksik yaşıyorlar diye düşünüp kahroluyorum.
Olması gereken olanları
Kabul gördürülmüş, dayatılmış ve bilmem kim tarafından uygun görülmüş normları…
Düşünmeye zaman ayırmak lazımken,
1 Nisan’ a 1 gün kalmışken,
Oy vermeye tam alışmış, doyamamış, hızımızı alamamışken...
Dedim bir seçim de benim köşemde yapalım.
Hayır diyemeyen,
Hayır diyemediği için başına gelmedik kalmayanlar ne yapsın peki?
Bazılarımız da böyle...“Hep evet diyeceksin, hiç hayır demeyeceksin!” diye diye büyütülmüş işte!
Herşeye körü körüne “evet” diyen cinsten insan çok bizde.
Nereden bilebilirdim bunun bir ayrıcalık olduğunu?
Sanırdım ki,
Tüm yaşıtım kızlar yakan top oynar geniş ara caddelerde kızlı erkekli,
Geniş balkonlarda kadınlı erkekli gruplar hep beş çayı içer; yanında kek ya da gevrek, peynir, domates, reçel yer ve keyifli sohbetler eder.
Bisiklete binmeyi hep babalar öğretir sanırdım kızlarına;
“Hep önüne bak kızım, korkma! Çevir pedalları, korkma sakın, düşmezsin, arkanda ben varım!” diyen babalarıyla...
Amca, dayı, eniştelerle; teyze, anne, hala, yengeler gibi çekinmeden sarılmanın da bir ayrıcalık olduğunu bilmedik.
Bizler akrabanın kadını ve erkeği olduğunu hiç öğrenmedik!
Robin Hood parayı zenginden alıp fakire verir.
Fakirden alıp kendine yontmaz ki!
Kendi çevresini zengin etmez.
Üstelik adaletsizliğe karşıdır!
Bugün o çok marifetmiş gibi devamlı tekrarlanan utanç verici söylem var ya hani; “E canım herkes çaldı çırptı, bari bu sefer çalışanlar çalsın!” söylemi hani... bunu söyleyenler, paranın kendi ceplerinden çıktığının farkında değil belli ki!
Zenginden alınıp kendine verildiğini sanıyor.
Hala daha nasıl bu kadar vahim duruma düştüğünü de bir türlü anlayamıyor. Ne de olsa Robin Hood kapısına gelip nohut dağıtıyor! Ah oysa o nohutların da parası yine ve sadece kendi cebinden çıkıyor...
Artı, hep unutulan çok önemli bir şey var; Robin Hood’ u kahraman yapan en büyük özelliği, despotizm ve adaletsizliğe karşı oluşudur.