Konuşarak tartışmak,
Tartışarak anlaşamamak güzel.
Tartışamadan anlaşmamak,
Dövüşerek tartışmak,
Anlaşamadığımız için dövüşmek,
Kötü.
Yonca
“24 kelime”
Suratlarını da boyamışlar ölümün o soluk, donuk, mat beyaz rengine...
Çıt çıkarmadan, tek kelime etmeden, tek slogan atmadan sessizce,
Ellerinde Pippa Bacca’ nın fotoğraflarıyla...
“Kafamın ne içinde ne de dışında; örtecek, saklayacak, gocunacak, utanacak hiç birşeyim yok!” demek geldi içimden.
O yüzden başımı çırılçıplak, anadan doğma bırakasım geldi birden.
Kel kalmış dimdik başımla; İstiklal Caddesi’nde, Kordon’da, Atatürk Bulvarı’nda yürümek geldi içimden.
Meraklı ama çekingen göz kaçırmalarla kendini kel başıma bakmaktan alamayanlara afacanca gülümseyerek; kalabalık sokaklarda yavaş yavaş yürümek geçti içimden.
Onun kadar cesur olacak
Onun kadar ülkesini ve
Ülkesinin geleceği olan çocukları
Bu ülkenin insanları olan cüzzamlı insanları bile bağrına basacak, onlar için çalışacak kadar yürekli kadınlar yetişsin istiyorum.
Sahada spor mu, yoksa vahşi kabileler arası savaş mı vardı karar veremedim.
Utançtan seyretmek istemedim...
Ama şunu anladım:
İlk başta kabul etmedim.
Direndim, ilkelerimden bahsettim.
Fakat karşımda dikilmiş bana kendince haklı nedenlerini sayan Hintli arkadaşlarımın hassasiyetine yenildim.
Çalıştığım ofiste 20 Hintli var.
Bu yazıyı okuduğunda, tanımak isteyecektir. Orası kesin.
Şimdi bandı yavaşça başa sarıyorum, neden böyle söylediğimi anlatmaya başlıyorum.
Kızım, herkesin sahip olmak isteyeceği bir çocuk.
Kendi kızım diye demiyorum.