Çünkü;
Bir kadına hakkı ile hakkını verebilecek, sayacak, sevecek, kadını hor görmeyecek, ruhunu okşayıp, beynini takdir edecek bir erkek adam yetiştirmek, inanın çok ama çok fazla uğraş gerektiriyor.
Bir kadının doğuştan içinde olan bazı şeyleri, bir erkeğe sonradan öğretmek gerekebiliyor.
Kızımın erkek kardeşinin, yani oğlumun, kadın ruhundan anlayan bir adam olarak yetişmesi için çabalıyorum.
Artık bizler tarafından daha da beter edilmiş 14 yaşındaki zavallı B.Ç. ye taciz iddiasından mahkemeye gitmiş dün.
Hem de kadınlardan korktuğu için 5 koruma ile!
Vay vay vay!
Hale bakın Sayın Okur,
İlk İş Bankası kumbaram metalik griydi.
İçine parayı attın mı bir kere hapı yuttun!
Kolay açılmazdı, para illa ki birikirdi.
Bayramlarda dolması için elde gezdirilirdi. Ağır ama afilli bir çanta gibiydi.
Ve bu katılamamanın nedeni;
Protesto ve/ya provokasyon ihtimali ve hatta “tehlikeli bir psikoloji” olabiliyorsa, ortada çok ciddi bir sorun yok mudur acaba?
Siz, dünyanın medeni ülkelerinde, böyle vahim nedenlerden dolayı halkı temsilen halk tarafından seçilenlerin, halkın arasına karışamaması durumları olduğunu hiç duydunuz mu?
Baştan alayım;
Pabuç kadar dilimle car car cevap verdikçe de, zavallı anne babamı çıl çıl çıldırtan bir çocuk oldum.
Eeeeee, hayatta er ya da geç herşeyin bedelini ödüyor insan. Sen misin annene cinnet geçirten, Allah dedi “Al sana, al al Yonca!”.
Maziden kalma bir sahne var aklımda; annem mutfakta kabak oyuyor, ben de dikilmişim annemin başına, onun içini oyuyorum!
Yazıklar olsun bana...
Ama başaracağım.
Perşembe’ den stresi basıyor; “Yazma yarına, bir gececik dinlen Yonca. Yok yok kesin yaz be kızım, deli misin, nasıl olsa yazı var aklında. Ayıp olur okurlara, yazın içinde kalır, perişan olursun bak sonra....! Yok ama, yazma bak zaten perişansın yine, azıcık dinlenmen lazım be Yonca...! Erkenden yat bari bu gece...”
Bir öyle bir böyle, bir iç sayıklamadır başımda...
Amma çelişkili ve tutarsız bir kadınım ya!
Özürlü olmak, engelli olmak; ailenizde özürlü ve/ya engelli bir insanın olması ne demektir bilir misiniz?
Hele de bu ülkede özürlü olmak, özürlü bir çocuğun ablası, abisi ya da kardeşi olmak nedir hiç birebir yaşadınız mı?
“Allah kimseye yaşatmasın!” dediniz kesin okurken.
Demeyin.
Onu 9 yıl önce dün,
19 Mayıs 2000 gününün son dakikalarında kucağıma aldım.
Saat 23:35’ de.
İzmir’ de,