5 dakikada okuyorum; ama 5 gün kendime gelemiyorum. Çünkü içinde hepimize dair, ortak ve acıtan gerçekler var.
Dün ilk defa yazdı Zeynep bana.
İznini istedim “özelini” paylaşmak için.
“Tamam!” dedi o da.
Yorumları sırf erkeklere yüklenip eleştirdiğim için bana gözüdönmüşcesine; tepki duyan, küfürü basan, hakareti sallayan, saygı sınırını aşanlardan değil de,
Okuduğunu anlamaya çalışan, adil, eleştirel bakma kabiliyeti olan, olana ve olaya saygı sınırları içinde bakıp sorgulayan, düşünceye katılmasa da terbiyesini bozmadan yazan, kadını insan olarak gören, insan olmak nedir bilen ve olmayı tercih edenlerden
Bilerek özenle seçtim.
Aramızda hala daha böyle “medeni” erkeklerin de olduğunu örnek gösterip
Bin kere yıkılır bir kadın, bin kere de ayağa kalkar.
Bin kere ölür kadın, bin kere de dirilir.
Kadın can verendir; kolay kolay yılmaz, pes etmez, çalışmaktan kaçmaz, yorulmaz. Ekmeğini taştan çıkarır. Basmayın damarına, öleceğini bilse dönüp arkasına bakmaz.
Kadın suskun görünse de, hiç susmaz aslında.
Ağzını kapatırsın, gözleri konuşur, gözlerini kapatırsın, ruhu konuşur.
Aşık olmuşsa kadın mesela, gözü karadır; zinadan korkmaz, kendini aşktan alı koymaz. Haz almayı öğrendiği gün, haz vermekten utanmaz. Sevildiği ve kendini de sevmeyi öğrendiği gün kadın, gücünün farkına varır, sınır tanımaz.
Kadın inandıysa çünkü, en başta kendi gözünün yaşına bakmaz.
İşte bu “molla düzenini” rahatsız eden, tam da budur;
“İnternet ortamında nasıl yol tarifi yapılıp köşe bulunur” içerikli yazıma hoşgeldiniz.
İnternet okurlarımın bir sıkıntısı varmış.
Pazartesi ve Cuma günleri yazılarımı bulamamaktan şikayetçiler.
O yüzden buradan bu soruna acilen çözüm göstermek istiyorum. Bunu bir sanal alem borcu bilirim.
Sonra da oğluna bisiklete binmeyi öğretti.
Kadın, olan bitene sadece seyirciydi.
Gözleri dolup taşsa da çaktırmadan etrafa, görevi sadece fotoğraf çekmekti.
Kadın da bir sürü fotoğraf çekti; babayı, kızını, oğlunu, köpeklerini, o heyecanlı koşturmayı, endişeyi, sevgiyi, sabrı görüntüledi.
Köpeğimiz Ginger Bey ayak ucumuzda.
Bazen ikimiz yere iniyoruz halının üzerine, ikimiz kalıyoruz kanepenin üzerinde.
Bazen elele tutuşuyoruz, bazen sarılıyoruz birbirimize, bazen de gözlerimiz doluyor, göz göze gelemiyoruz daha beter olmamak için o duygulu halimizde.
Bazen kızım benim kucağımda bazen babasının, bazen de bir bakıyorum oğlum tırmanıp sarılmış belime, kızım gidip uzanmış babasının dizlerine.
E olmadı.
“Uygun” bir başlık bulamadım bu yazıya.
Sayın Okur,
Bizde kandırmaca yok! Durum neyse o.
“Allah’ ın sopası yok ki!” de derler bazen.
Yemeğimizi bitiremezsek, arkamızdan köpek kovalar bizi.
Isırmak için.
Korkuturlar bizi masum köpeciklerden bile.