Paylaş
“Yonca de get, boşver!” diyorum, “Dokunma bu rezil konuya diyorum...”; ama dokunmadan da edemiyorum; çünkü ne zaman ilgili bir haber görsem, feci tepki duyuyorum.
Kızıyorum. Kızmak da ne demekmiş, resmen çıldırıyorum. Kime kızıyorum onu da bilmiyorum. Yooo, aslında biliyorum. Kafalara kızıyorum, kafalara! Taş kafalara, köhne kafalara ve de buna çanak tutan bize. Hepimize.
Çocuğunu bu şekilde yetiştiren kafaya kızıyorum.
Kızını 17 yaşında 70’lik dedeye veren kafaya kızıyorum.
17 yaşında, 70’lik dede için: “Kocamla kendi rızamla evlendim” diyebilen kafaya kızıyorum.
Torunu yaşında çocuğu kendine “karı” diye alan kafaya kızıyorum.
Hatta buna izin veren, karışmayan, sus pus oturan Devlete de kızıyorum.
Halbuki ne müthiş bir örnek. “Çocuk hem reşit değil, hem de bu iş sağlıklı değil, olmaz!” de hele. De ki örnek olsun buna razı gelen başka rezilliklere...
Nerdeee???
Ayol filmlerde görüyoruz, ondan da mı kopya çekemiyoruz. Medeniyette çocuğuna iyi bakamayan anne babaya çocuğuna bakma izni vermiyorlar. Bizim memlekette yok töre, yok adet, yok zart yok zurt çocuklar elden gidiyor, çıt çıkmıyor hiç kimseden. Oh ne ala! Doğur doğur ya at sokağa, ya da adamın kucağına.
Bu nasıl bir iştir?
Tabi iki kutu hapı içip ölmek ister o çocuk. Hiç derdi olmasa dikkat çekmek için yine içer hapları. Çocuk yaşta yaşlandı çünkü! İçi öldü çocuğun, içi. İntihardan kurtulmuş olsa ne olur? Hayatı kaydı. Biz bu evliliği seyrederken daha, o çocuğu diri diri gömmedik mi?
Gömdük.
Bu rezillik gözümüzün önündeydi de bir şey yapamadık. Peki ya diğerleri?
Anneler önemli anneler. Anneleri adam etmek lazım ki babalar adam olsun.
Nitekim o babaları da anneler doğurup büyütmekteler.
Değil mi?
Yonca
“sonnokta”
Paylaş