Paylaş
Hayli düşündüm. Evet, en zor şey kendine zaman yaratmak.
Hayatının odağı spor olan insanlara bakıp “O yapıyor ben neden yapamıyorum” diye sakın kendinizi dövmeyin.
ÇOK ZOR.
Ben de öyle lay lay lom yapıyorum sanmayın.
Kafayı yiyorum bilin. Hele de bu sene! Çocuklar büyüdükçe zamanım azaldı. Ne azalması yahu, kalmadı!
Geçen gün bir “baba” arkadaşımla koşarken dertleştik. Evli ve çocuklu isen, spor için zaman yaratmak zorlaşabiliyor. Ailenin olaya bakış açısından tut, iş yüküne göre imkansız da olabilir.
Takipçimin anlamlı sorusu üzerine zamansızlığa spor çareleri hayal ettim.
Hem aklıma gelenler hem de hep yaptığım bazı şeyler belki işinize yarar dedim, yazıyorum.
1- İşe neyle gidiyorsunuz? Otomobil mi? Aracı azıcık uzağa bırakma şansınızı zorlayın. Yürüme mesafesini uzatmak iyi bir fikir. Ben genelde otomobili hep bırakabilecek olduğum en uzak noktaya bırakırım. Çalışmıyorsanız da, yürüyerek gitme şansınız olan her yere yürümek, o arayı değerlendirmek iyi fikir. Ya da otobüsten 1-2 durak erken veya geç inmek. Bunu hep yapardım, hâlâ yapıyorum. Trafik tıkandı mı bir saniye durmam. Ayaklarınız hep rahat olsun tabii. Ya da yanınızda bir çift rahat ayakkabı bulunsun.
2- Eğer hayatınız gökdelende geçmiyorsa, asansörsüz yıllarda gibi yaşayın. İstanbul’daki metro giriş çıkışlarında yürüyen merdiven yerine o uzuuuuuun merdivenleri inen çıkan bir ben oluyorum genelde. Toto ve bacaklara çok iyi gelir. Kesin bilgi.
3- Benim bir sığınağım da tuvalet. Girdim mi bilerek uzun kalıyorum bazen. Hep adamlar mı uzun kalacak peh! Ailen seni bir orada çok zorlayamıyor. Uzun kalıp kol-göğüs-bacak-toto çalışıyorum. “Anneeee!” dendi mi; ya ishalim ya kabız. Bir türlü kalkamıyorum tuvaletten perişanım!
Zaten çıkınca kan ter içinde oluyorum, rahat yani. Tuvalet hareketlerim arasında; duvara ellerimi göğüs seviyesinde dayayıp duvara doğru yaklaş uzaklaş yaparak, kendi ağrılığımla kol ve göğüs çalıştırmak var. Efendime söyleyeyim; lavaboya tutunup ayak parmak ucunda in kalk yaparak bacakları taşlaştırma operasyonum var. Diş fırçalarken belimi kıvırmakla bel inceltme teşebbüsüm var. Küvet kenarına oturup arkaya öne karın sıkarak mekikimsi yapmışlığım çok var. Bir de, tuvalette otururken, böyle popoyu sık bırak yaparak totoyu sertleştirme çabalarım her daim var.
4- Ayrıca akıllı telefon varsa, indirilebilecek uygulamalar var bedava. Hem de her türlü bölgeye göre.
5- Kardeşimin verdiği taktikle şimdi bir de sabahları, salonda sanki elimde ip varmış gibi ip atlıyorum. Ama ip mip yok. Yani ip var da ben eskisi gibi atlayamıyorum, takılıp düşüyorum. Eskiden nasıl atlardım bilmem. Kardeşim de “ipsiz atla önce” dedi, laf dinledim çok eğleniyorum. Hayali ip atlamak nefis bir spor.
E şaka maka işte bize zaman.
Sabah 10-15 dakika erken kalkıp bir de arada tuvalet işimizi uzatsak; akşam bulaşık yıkarken karnımızı içeri çek bırak filan da eklesek, haftada 1 günümüzü komple sporsuz geçirmek şartıyla, her gün en az 35 dakika spor yapmış olabiliriz gibi.
Siz bunları yaparken aileden de katılanlar olabiliyor. Deneyimle sabit.
Buyurun size evde grup egzersizi!
Yonca
“acilci”
Bir Londra Masalı
Hayli gecikmeli bir kitap keşfim var. Marjinal Kitap’dan ta ne zaman çıkmış.
Ben geç okudum.
Yazar, hikayenin baş karakterinin Ablası Elif Batı Wibrew. Hikaye gerçek.
Ablamız kendi gibi kardeşi de Londra’ya okumaya gitsin istiyor, kardeşi de gidiyor ve başından geçenleri yazıyorlar. Bazı yerlerde sinirim bozuldu gülmekten, katıldım.
Bir kebapçıya ikinci kez iş görüşmesine gitmek söz konusu olunca “Sanırsın Sabancı’da iş görüşmesi!” yorumu, ‘gurbetçi ben’i öldürdü; çünkü bu bir gurbet gerçeği.
Yurtdışında bizim kebapçı/dönerci alemin kralı net!
Hem gurbetçi olarak bir Türk’ün gurbetle imtihanı adına, hem de Londra’da öğrencilik yapacaklar adına eğlenceli bir kılavuz kitap.
Londra Londra olalı böyle afacan anlatılmadı.
Yonca
“gecikmeli”
Paylaş