Paylaş
En bildiklerinizden başlayayım önce.
Gülben Ergen.
“Çocuklar Gülsün Diye” anaokulu açmaya başladı. Hemen hemen her ay, Gülben ve ekibinden mesaj geliyor, “Gelecek ay şurada bir yuva daha açıyoruz, Yonca gelme şansın var mı?” diye. Bu haberi almak beni benden alıyor! Biliyorum ki orada bir yerde çocuklar gülecek evet.
Kaç tane çocuğun hayatına dokundun bir dökümünü versene diyeceğim, bir denk gelmedik. Binleri geçmiştir eminim.
Ünlüsü ünsüzü birçok insan, kimi basının önünde, kimi medyatik olmadığı için daha sessiz bir şekilde bu ülkede neye ihtiyaç varsa, neyin canı yanıyorsa onun elinden tutmak için uğraşıyor.
Bilim Kahramanları mesela.
Ne kadar zor bir uğraş veriyorlar sponsor, destekçi bulmak ve bilimi toplumun odak noktası haline getirmek, gençleri erken yaşta temel bilimlere çekmek, gençlerin takım çalışması becerilerini artırıp toplumsal sorunlara çözüm üretme zevki aşılamak, genç bilim insanlarını öne çıkarıp yüreklendirmek, zaman içinde fikirlerin katma değerli üretime dönüşmesinin yollarını açmak, geleceğin bilim insanlarına, mühendislerine, etkin girişimci, duyarlı vatandaşlarına ilham vermek için.
Bütün bunları kimi zaman 4-5 kişi ile 100 kişi arasında değişen bir gönüllü ordusuyla yapıyorlar hem de. Madenci Hamzacık Köyü’ndeki Nizamettin’i dinleyin videosunun linki bu, daha iyi anlarsınız.
http://webtv.hurriyet.com.tr/programlar/soma-icin-bir-olduk/madenci-koylerindeki-cocuklar-da-unutulmadi_111380
TEGV, TOG, TEMA, Buğday, AÇEV, TOFD size hangi birini saysam ki!
Kuzey Ormanları Savunması...
Hah, AKUT!
AKUT şu anda Nepal’de. Daha doğrusu bugün kimin nerede kurtarılmaya ihtiyacı varsa aklımıza ilk gelen isim AKUT değil de ne?
İnci kefali için çabalayan, atalık tohumların yaşatılması için uğraş veren, zeytinler için, sağlıklı doğal besinler için yırtınan, çocuklarımızın daha bilinçli bir şekilde spor yapması için çalışmaya başlayan olimpik anneler, sokak çocukları için çalışanlar, LÖSEV’e el verenler, hayvan hakları için uğraşanlar ve şu an aklıma hızla yazdığım için gelmeyen ne çok şey için canla başla çalışan insan tanıyorum bir bilseniz.
Bu insanları tanıyor olmak bana büyük güç, cesaret ama en önemlisi UMUT veriyor.
Sonra geliyorum sırf ağzı laf yaptığı için konuşan, umutsuzluk, çaresizlik, imkansızlık, olumsuzluk vesairelerden dem vuran insanları görüyorum.
Ne kadar sakin kalmaya çalıştığımı anlatamam.
Ben de dahil, yukarıda sadece minicik bir kısmından bahsettiğim gönlü kocaman, gücü sonsuz, umudu ebedi insan ordusu deliler gibi uğraşırken, hem hiçbir şey yapmadığı yerden şikayet edip hem de benim, bizim moralimizi bozan bu insanlara bir tek şey söylemek istiyorum.
Şikayeti bir bırakın Allah aşkına.
Oturduğunuz yerden bana neyin nasıl olmayacağını anlatarak ne kendinizi ne de beni boşa yorun.
Bunca lagaluga yapacağınıza, şu saydığım şeylerden birinin elinden tutsanız, imkanı mı var da yapsın dediğiniz o kişinin destekçisi, imkanı siz olsanız veya en azından bizim moralimizi bozmak yerine sussanız, yeminle daha az hasta daha çok mutlu olursunuz.
Yani yolumuza çıkmayın.
Ya da en iyisi, yola çıkın.
Yol alın.
Yonca
“çatırt”
Kaya baba ve Zehra çocuk
“Ünlü çocuk” izinsiz bara gitti, baba çok kızdı, Türkiye önünde kızına nutuk attı.
Beni en çok üzen, o babanın bu tutumu ve söylemi oldu.
Ben o çocuk olsam ve babam çıkıp beni bütün Türkiye’ye “cezalı, araba da almayacağım, evde bir daha yalnız da kalamaz, bitmiştir” tadında bir demeçle gözdağı vererek “kaya gibi erkekliğine, örnek babalığına tereyağı sürme” ürünü olarak kullansa; korkarım aldığım her türlü yara yaptığım hatadan daha büyük olurdu.
Dilerdim ki babam beni alsın karşısına kızgınlığının, hayal kırıklığının nedenini anlatsın. Benim neden onlardan izinsiz çıkma ve kaçamak noktasına geldiğimi sorsun.
Sonra da Türkiye’ye; “Yaş sınırı gözetmeyen o yerle ilgili önlem alınması için gereken adımı atacağız. Gerisi kızımızla bizim, yani anne-baba-çocuk olarak aramızda halledeceğimiz bir konudur” desin.
Uluorta kimsenin gururunu, onurunu kırmamak için özen gösterilmesi gerekirken; bir çocuğun Türkiye önünde azarlanması, zaten çok zalim olan ergen ortamında o çocuğun bir de “Vay baban iyi cila attı” durumuna düşürülmesi...
O çocuğu hatasını anlamış olmaktan başka her türlü isyana sürüklemez mi?
Olan yine çocuğa oldu yani.
Yonca
“anne”
Paylaş