Paylaş
New York Post paylaşmış kurtarılma videosunu, Facebook’ta herkes beğeniyordu.
Bizden nihayet dünyaya bir umut haberi yayıldı!
Can kurtarma haberinin bu kadar güzeli yayılabilirdi ancak dedim...
Dünyaya bir şeyin ihracatını yapıp marka olacaksan, böyle haberlerle olacaksın diye iç geçirdim...
Her gün eminim kıyıda köşede bir dolu umut veren şey de oluyor...
Manşetlere, ana haberlere, sosyal medyada milyon tıklara ulaşsınlar diliyorum.
Kötülüğün sesini iyi şeylerin sesi bastırana kadar bu böyle olsun diye sayıklıyorum.
Yonca
“kıyı bucak”
Neneden toruna peynir
Bodrum Milas’ta “Slow Cheese Bodrum Milas Peynir Festivali” varmış. Hem de bu sene ikincisi düzenleniyormuş.
Basın bülteninde dolu dolu bir programdan bahsediyorlardı.
Paneller, eğitimler; her yaşa, her ilgi alanına hitap edecek kadar dolu bir program... İlgilenenler www.slowcheesebodrum.com sitesinden bakabilir.
Slow Food, Yaveş Gari Bodrum Yerel Grubu öncülüğünde, Anadolu’nun yerel lezzetlerini, peynirlerini yaşatmak ve nesilden nesile aktarmak için düzenleniyormuş ve bu sene de 2-5 Mart’ta gerçekleştirilecekmiş.
Türkiye’de başka nerede peynir festivali var hiç bilmiyorum.
Basın bülteninde geçen bir cümle yakaladı beni: “Neneden toruna artık aktarılamayan peynir yapımı bilgisi” diyorlardı...
Neneden toruna aktaramadığımız bir dolu zenginliğimizden biri de bu dedim iç çekip.
O yüzden paylaşmak istedim.
Nenelerimizden bize yadigar ne varsa yaşatabilelim dilerim.
Yonca
“lor”
Kadının rolleri ve ruh halim
Hani vardır ya bazı günler tüm, ama tüm rollerinden, sıfatlarından sıyrılıp öyle cıscıbıldak kalmak istersin. Bu ara öyle.
Kadın, anne, yazar, o bu şu hiçbir şey olasım yok.
Gönlüm yorgun.
Tek yapmak istediğim okumak, müzik dinlemek, susmak, belki koşmak ve uyumak.
Bunları düşünürken sahilde koşuyordum. Hava gri ve oldukça rüzgarlıydı. Kum fırtınası olmuş bitmiş, dinmişti. Bir baktım her zaman deli divane uçan martılar sahilde oturmuş duruyor. Dönüşte baktım, yine aynı yerde küme halinde yüzlercesi duruyor. Ben de durdum.
Başladım onlara bakmaya. Onlar bana, ben onlara baka baka duruştuk karşılıklı. Ben onları o sahilde hep uçarken gördüm. Hiç o saatte bu kadar uzun süre durduklarını görmedim.
Bak Yonca bak, martılara bak ve hayvan ol işte!
Fırtına, hava koşulları, belki de havadaki gergin elektrik neyse ne, martılar bile oturmuş. Duruyorlar. Belli ki sadece yemek yemek için kıpraşıyorlar. Sonra durup yine dinleniyorlar, bekliyorlar neyse o şey geçsin diye.
Ve eminim hiçbiri de senin gibi iki dakka durunca vicdan azapları çekmiyor. Uyudum diye vicdan azabı çeken martı olduğunu hiç sanmıyorum gerçekten. Hatta kendine ait olmayan sorumlulukları kendi sorumluluğu edinip neden yetişemedim diye dövünen martı da yok bence.
Martı sadece martı.
Ben de sadece Yonca.
Yonca
“sek”
Paylaş