Paylaş
Sana bakınca; hem kadın, hem doğal, hem organik, hem gerçek, hem eylemi söylemiyle bir; yani hiç “mış gibi”si yok diyorum.
Hem de bizim memlekettensin. Hiç uzak değilsin. İçindensin.
Ben de, sıkışmış olduğum tüm “düzen” baskılarından, etiketlerinden 4 senedir kararlı ve planlı adımlarla özgürleşiyorum. Sen bana zaman kazandırdın. Hiçbir zinciri kırmak, kabuğundan çıkmak kolay değil.
Elalemciliğin bu kadar prim yaptığı bir yerde, kalıp ve tanımların hep siyah/beyaz olduğu, her şeyin doğru/yanlış, iyi/kötü, başarılı/başarısız olarak kestirilip atıldığı ortamlarda kendini doğurmak, yeni başlangıçlar yapmak zor. Ama imkansız değil.
Yolunu buluyorsun elbet. Kendinden başka bir şey olmak zor; neysen o olmak, nasıl istiyorsan öyle yaşamak kolay olmalı çünkü.
Sağ olasın bunları düşündürttün bana.
Seni 20 bin değil, 2 milyon kişi takip etsin isterim.
Ellerinizle evinizi, doğadan gelenle, doğayı bozmadan yeniden yaptınız.
“Ben de yapabilirim” dedirttiniz.
Yardıma gelenlerle, imece denilen şeyin unutulmuş gücüne hasretle tanıklık ettim.
Hayata, emeğe, paylaşmaya sahip çıkan insanların varlığına şükrettim.
Hani “uzmanlar”, çocuklar bunu yapamazlar, bunu yaparlar filan diyor ya; hadi len dedim sayende. Bir çocuk doğasına özgürce bırakılır, saygı sevgi görür, güvenilip imkan verilirse, 2 yaşında inşaat mühendisi de olur, tarlada emektar da, ağaçta sallanan çocuk da!
Canım kızın Kiraz’ın, daha 2 gıdım senelik yaşında kendi evinin taşına tuğlasına sıvasına mutlulukla yardımcı olduğunu gördüm. Helal dedim.
Karnede her şey 5 pekiyi olsun diye evladını “para”layan bazı ebeveynler geldi aklıma. İş hayatı kazanmaya, hayatta kalmaya, mutlu yaşamaya gelince sınıfta kalan gerçekte kim acaba?
Senden aldığım ilhamla ben de bir adım attım.
Ailem, çocuklarım düzen tarafından hayli “yetiştirilmiş” olduğundan, ve benim hayalim herkesin hayali olmak zorunda olmadığından, çok kesin bir geçiş yerine asgari müşterekleri göz önüne alarak aradım buldum yerimizi.
Şanslıyım Arda, Destina ve Aslan Cem beni anlıyor. Bana destekler. Ne kadar şanslı olduğumun ve özgürlüğümün farkındayım, daima şükrediyorum.
Bahçesinde tavuklarım, kendi ekip biçtiğim sebzem, topladığım meyvem olsun ve ben hepsine tek başıma yetebileyim istedim.
Arabasız, sadece bisikletle veya koşarak bir yerlere gelip gidebilmeliydim.
(Bu yazıdaki en önemsiz şey neresi olduğu. Ne olur ona takmayın! Herkesin kök salmak istediği yer kendine özeldir, tektir. Siz beni okurken kendi kalbiniz neresi için atıyor ona bakın.)
Beni, çocukluğumdan beri baba memleketim çağırıyor köklerime dönmek, kök salmak için.
Likya veya Karia yolu civarı olsun istedimdi.
Bir yanım Ege, bir yanım Akdeniz olsun; ikisinin de tuzu ha deyince genzime kaçsın istedimdi.
Zeytinler olsun cennetim. Bademler düşsün kafama. Adaçayları, kekikler, incirler koksun burnuma. Keçiboynuzu, çam ağaçları olsun yanı başımda. Arılarım olsun, vızıltılarını duyayım uyanırken.
Sobayı en fazla 3-5 kere yakayım kış vakti. Şöminem keyif olsun.
O çaydanlık o sobanın üzerinde su kaynattı mı, “psss psss psss” diye su kabarcıklarından senfoni çalsın bana. Bağdaş kurayım yerde.
Asmanın altında rakımı içeyim. Balıkçı amca karısıyla ağ atıp toplamış olsun Sadun Boro’nun anlattığı o çamların dibindeki koyda, balığımı ondan alayım icabında.
Koşan Yonca’nın koşu kitabını yazayım. Kısa hikayelerimi, yazılarımı kitap yapayım. Anneliğimin, kadınlığımın çıplak halini yazayım. Doğanın, ormanların, ağaçların dili olayım. Toprakçadan çeviriler yapayım. Sosyal medya değil, hayat olayım.
Yüzmeyi, koşmayı, sporu doğaya kavuşmak için antrenman olsun diye değil, doğamda olduğum için yapayım. Totom dik olsun diye değil, çömelmeden sebze ekilmiyor diye squat yapayım.
Mezarlığında her inançtan insan olsun, yaşarken bir olduğum canlarla toprağa karıştığımda da bir olayım.
Bizleri sağlığımızdan edene kadar sömürüp çöpe atacak Truman Şov için kendimi “para”layacağıma; elimde avucumda ne varsa, sağlığımda toprağıma kavuşup turp gibi yaşlanmak için “harc”ayayım.
Kaymak Nine, Toprak Ana olayım.
Menemenimin tüm malzemeleri bahçemden olsun istemiştim, artık gerçekten yapayım.
Muhabbete uğrayana, yanında kendi badem ezmem, sade bir Türk kahvesi pişirip 40 yıllık hatırımıza hatır katayım.
Evet...
Ben, bütün bunları artık çok yakında yaparım.
Yonca
“yeni köylü”
Paylaş