Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Güneş tutulması

Astrolojiden anlayanlar inanılmaz şeyler anlatıyorlar bugüne ve bu über önemli tutulmaya dair.

Haberin Devamı

Nelere gebeyiz bakalım...
Sonucu iyi olan tutulmalar dilerim.
Yonca
“tuttu”

Ağlatma garantisi

Bu “ağlatma garantisi var” tanımını kaç kere neler için duydum bilmiyorum, sayısını unuttum; ama unutmak ve bir daha da hatırlamak istemiyorum.
Bir film için, klip için, dizi için, kitap için her ne için olursa olsun iyi olduğunu anlatmak için “ağlatma garantili” olmasından dem vurulması ve “ay çok güzel ağlayacaksınız” şeklinde gel gel yapılması usandırdı beni.
Çocukluğum Türk filmlerine gözüm şişene, küçük dilim sallanıp kopana kadar ağlamakla geçti.
Çocuk aklımla, geceleri öksürürken ben de onlar gibi verem olup öleceğim diye korkmaktan, yıllarca uykusuz kaldım.
Ağlamalara doyamadık resmen.
Ağlayarak zevk almaktan, acıyarak tatmin olmaktan, acıyarak ve acındırarak prim yapmaktan doğan ve bitmek bilmeyen acılı hayatlar yaşama kısır döngümüzü kırmak istiyorum.
Tıpkı sırf bir insana acıdığından onun için bir şeyler yapma dürtümüzü güncellemek istediğim gibi.
Bir canlıya acıdığın için değil; HAKKI olduğu için onun adına harekete geçme duygusuna terfi edelim diye hayal ediyorum.
Acıların çocuğu da büyüdü artık, biz de büyüdük.
İşin komiği biz ona ağlarken, biz ağlanacak hale düştük.
Ajitasyon ve demagoji, ağlama garantisi filan...
Yetti gari.
Yonca
“antigaranti”

Haberin Devamı

Cesur kıyafet

Bu aralar algıda seçiciliğimde aşırı hassaslık var.
Basındaki veya arkadaş sohbetlerimizdeki kelimelere, deyimlere, manşetlere, fotoğraflara her şeye takılıyorum.
Eskiden bu kadar çok üzerinde durmazdım ne yalan söyleyeyim. Keşke dursaydım belki de.
Özgecan gerçekten çok büyük dönüm noktası oldu.
Perde kalktı gözümün önünden.
Umursamadığım şeyleri umursamadığıma kızgınım.
Bu kadar hassas bir konuda farkındalığımın bu kadar az olmasını hazmedemiyorum aslında. Kendimi de suçun bir parçası gibi hissediyorum.
Ben bile kimi zaman farkında olmadan kullandığım kelimelerle ya da dikkat etmediğim, üzerinde durmadığım tavrımla aslında kadına şiddete bir şekilde ortak olabiliyorum.
Bunun adı nedir, “kanıksanmış algı” gibi bir şey diyebilir miyim bilmiyorum ama, sanki kendime koyduğum teşhis bu.
Örnek vereyim; sinirlendiğimde ettiğim küfürlerin hepsi!
Utanıyorum kendimden.
Başkası yaptığında kızdığım şeyi yaptığımın farkında bile değildim çünkü.
Söylemim ile eylemim arasında uçurum olmuş resmen.
Alışkanlıktan kullandığım bir deyim; hayat görüşüme, duruşuma, kafama her şeyime ters. Ama bal gibi de kullanıyorum işte. Düşünmüyorum söylerken.
Daha yeni bir olay karşısında “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar” deyimini, “o kadar da doğrucu olma Yonca, idare et, uy ortama” anlamında kullandığımı fark ettim ve inanamadım!
Gelelim yazımın başlığına.
Geçen gün Aşkın Nur Yengi’nin bir konserinde giydiği o nefis dekolteli kıyafeti görünce içimden ilk geçen “özgüven!” oldu.
İçimde inceden bir “korkmamış mı bu ortamda” gibisinden bir endişe de vardı.
Atılan başlık da “cesur kıyafet”ti.
Nesi cesurdu, nesi özgüven istiyordu, nesine endişelenmiş-
tim ki?
Ben ne zamandan beri bir insanın giydiği kıyafetin dekoltesinden endişe duymaya ve bunu aynı o manşetteki gibi “cesur” bulmaya başlamıştım acaba?
Tamam kadınsı duygularla özenme de var işin içinde. Ama onu geç, diğerine bak hele.
Ne zamandan beri dekoltenin özgüven isteyen bir risk olabileceği fikrini kanıksayan bir kafaya dönüşmüşüm ben?
Ne ara kaçmış bu zehir ruhuma?
Zehirlenmişim ben!
İnsanların kılık kıyafetinin her türlü politik malzeme olduğu; şiddetin, tacizin, tecavüzün kılık kıyafete göre hak görülüp suçluların aklanabildiği bu topraklarda, bunları aklımdan geçirebildiğim için utandım kendimden.
“Olağan bir şeyi işte tam de benim içine düştüğüm duygulara mahal verip beslememek için başlıkları ‘cesur’ diye atmasak mı acaba?” oldum sonra.
Bu kadar hassasiyet ve ince düşünce de nereye kadar ama, değil mi?
İşte öylesi acayip bir zaman diliminden geçiyoruz ki, kafalar yandı hani.
Kelimelerin algımızı, algımızın kelimeleri yönetmediği; düşüncelerin, özgürlüklerin endişe içinde yanmadığı bir mertebeye erene kadar belki, hepimize çok fazla farkındalık ve ciddi sorumluluk düşüyor.
Nitekim, Aşkın Nur Yengi o kıyafeti enfes taşımış. Baktım durdum. Çok yakışmış.
O elbiseyi öyle taşıyacağımı bilsem, tereddütsüz giyerdim.
Yonca
“degaje”

Yazarın Tüm Yazıları