Paylaş
Bazen herkesten sakladığım bir utancımı, o şarkı söylüyor herkese.
İçimde tutsam tutamam ama tutmak zorundayım ya toplumsal acayiplikler yüzünden bazen, işte aslında o şarkı ortaya koyuyor beni.
Havalanıyorum.
İçimde kalsa “ya ölücem, ya patlatıcam bi tane” dediğim şey, yumuşuyor o sesle.
Kızım sordu “bu ne tarz müzik?” diye, “bilmiyorum, çok seviyorum, dinliyorum” dedim.
Sevince dinliyorsun, sevmeyince dinleyemiyorsun o müziği zaten.
Bu ara kalp atışlarını duyuyorum yapılan müziklerin sanki. İçimdeki ölüyü diriltiyorlar.
Gitgide sadeleşti ve büyüdü müzik.
Ben şöyle yorumluyorum;
O kadar çok gürültü, savaş, bağırış, şiddet var ki her yerde; müzik sakinleme, özüne dönme, durulma ihtiyacı hissetmiş olmalı.
Bakıyorum bir gitar, bir mızıka, bir piyano, ses ve söz. O kadar.
Gümbürtü içinde kaynayan sözler; kendimizi sağır ve kör ettiğimiz gerçekler, algı yönetimi gibi neşeli müziğe acıklı; acıklı müziğe neşeli sözler tutarsızlığı mola almış gibi.
Sesini duyuyorum söyleyenin.
Müzik duyuyorum.
Güçlü şeyleri nazikçe anlatıyorlar. Müziğin gücü bana iyi geliyor. Sizi bilmem. Benim diyemediğimi diyorlar en gerçek ve “güm!” haliyle.
Bütün müzik ustalarına teşekkür ederim!
Bugünlerimizin tarihini yazıyorlar.
Ömürlerine sağlık.
Yonca
“tatmin”
Ne dinliyorum
1- Pinhani dinliyorum. Kediköy efsane bir şey olmuş. Kapaktaki kedi dahil.
Zor Günler’deki şu cümlede kaldım: “Yanlış yaptıysam öğrenmek içindi...” Aynen öyle ve devam ediyorum öğrenmeye!
2- Melis Danişmend ne güzel bir insansın sen! Hay diline, sesine sağlık be Melis! “Bugünler Parlak?” şarkısını daha o gün indirdim, o soru işaretine “Evet, bence de” dedim. “Ve Ev” albümünün ön siparişini de aynı anda verdim. Sabırla bekliyorum albümün çıkmasını.
Hani şarkıda “sırada bekleyemeyenlere” dediğin şeyi, o canım hayvancağıza ayıp diye diyemiyordum, yoksa evet bence de sence!
3- Cem Adrian... Adını yazarken klavyeye tane tane bastığımı fark ettim şu an. Seçkiler 2 çıktı. Telli Turnam’ı söylerken “gönüle hasret yazıldı...” cümlesinden sonra gelen o piyano...
Ey Cem Adrian yapma bana bunu ama yapma, yapma!
Aslında evet yap! Hep söyle hep müzik yap!
Bir de, biz seni sevenlere armağan ettiğin bedavaya indirebildiğimiz müzikler için teşekkür ederim. Hem fikir hem de o davranış beni çok etkiledi.
Bana bir şey hatırlattı. Yapmak istediğim şeyin ilhamını ve yapma gücünü verdi. Hele de “Her Aşkın Bir Şarkısı Var” şarkın içime işledi, yine. Var evet, var. Daha yalın ve doğru olamazdı ki o tespit ve cümle.
4- Kaan Tangöze, Gölge Etme’deki o gitar ve mızıka. O mızıka aldı beni babama götürdü. Elimde kırılmış parçalarından tek bir parça var kalan. O kadar.
Kalmak Türküsü’nün sözlerini ben yazdım sandım. Bu kadar olur.
Bu memleketin her türlü canımı acıtan şeyine rağmen duyduğum tüm aşkı ve tutkuyu anlatmışsın. Uçaktan indiğimde dinliyordum tam, yerdeki fayansları öpecektim öylesine. KALMAK istedim. Sırf bu yüzden geri gidemedim geçen hafta. Kaldım bir gün daha. İyi de oldu!
Dudak çatlaması
Arkadaşlar bu karda soğukta bu dudakların çatlamaması imkansız. Çaresiz çatlak dudakla dolaşılacak. Ben 3 günde teslim oldum. Bir kere çatladıktan sonra ne sürsen olmuyor. Sürekli kimyasal ilaçlı bir şey sürüp yalamak da istemedim. İçimden bal ve zeytinyağı karıştırıp sürmek geldi; ama sorup araştırıp deneyecek zaman olmadı.
Bu çatlamanın bana kısa bir hayrı oldu; ağzımı çok açamadığım için nispeten az yedim, az konuştum. Dayanamadım sonra, dudakları kanatmayı göze alıp yedim ve konuştum. Durumu kabul ettim yani. Nasıl olsa geçecek kar kış bitince.
Yonca
“çatlak”
Paylaş