Paylaş
Bu köşeyi okuyan herkesin Instagram kullanıcısı olduğunu varsaymadan, sözlerini birebir aktarmak istiyorum kayda geçmesi açısından.
“Estetik, insanın kendini iyi hissetmek istemesiyle ilgili bir durum diye düşünüyorum.
Yapabilen herkese saygıyla yaklaştığım kadar, kaygıyla da bakıyorum doğrusu. Benim gibi ukala dümbeleklerine gelirsek de; bu çizgi benim (parmağıyla iki kaş arasındaki çizgiyi gösteriyor) acılarım, bu çizgi yıllarım (göz altındaki çizgileri gösteriyor), kayıplarım, alın yazım diyerek hiçbirine dokunmaya kıyamaz.
Sonra bir de yaş var. Her ne kadar yaş bir sayı olsa dahi, peki onu ne yapıcaz peki?
E bir de zaman var. Zamanın da bir bildiği var, onun da bir ruhu var. ‘Aa bu böyle çok hoş, çok güzel, buna zinhar dokunmayalım, bu böyle genç kalsın’ demez. Kimseye bir ayrıcalık tanımaz. Hadi hepsini geçtim, e bir de yani, demezler mi adama ‘Kendinden nereye kadar kaçacaksın? Nasıl ayıp ettin yaşadıklarına?’ diye, e derler tabi. Her şeyin bir bedeli var.”
Nazan Öncel’in bu sözlerinden ve videodan çok etkilendim. Filtresiz, gerçek neyse oydu.
Video çok konuşuldu.
Estetik ne kadar çok insanı -görüşü estetikten yana veya değil- meşgul ediyor değil mi?
Ben de videoyu paylaşırken;
“Estetik konusundaki tüm farklı görüşlere saygım sonsuz. Benim görüş ve kırışıklıklarıma, buruşmalarıma ve duruşuma da aynı şekilde saygı gösterilsin dilerim. Olur da bir gün fikrim zikrim değişirse, o da benim bu da benim kararım ve hayatım nitekim.
Ruh da, zaman da, öz de benim. Geçtiğimiz ekim bir yazı yazdım ‘Zayıflamak için ölmek’ diye (google’a yazınca çıkar), ona rağmen hâlâ zaman zaman aynı beklenti ve öneriler bana da geliyor.
Ben kalkıp kimseye estetik kaygılı baskı yapmıyorum veya o fikrimi sormadan üstelemiyorum. Birbirimizi çizikler ötesi görebilelim dilerim. Ve... Nazan Öncel, ne kadar kalbime dokundu seçtiği kelimelerle. Yalnız değil ve değilim” yazdım.
İnanın bu konuda birçok insan çok dolu.
Saçının beyazıyla mutlu mesut yaşlanmak isteyenler anormal görülüyor. Makyajsız sokağa çıkan pespaye duruma düşüyor.
İnsan “birbirimizi filtresiz görünce, tanıyamayacak mıyız” diye düşünmeden edemiyor.
Şimdi buraya başıma gelen bir şeyi eklemek istiyorum.
Bakışlardan, “bunca spor yapıyorsun hâlâ oran böyle şuran böyle” diyenlerden, kendi içimdeki zayıflıklardan, kırılganlıklardan feci sıkıldığım bir andı, ben bu olayı gidip işin ehli bir doktor ile konuşacağım dedim.
Teşvikiye’de yüksek tavanlı, nefis muayenehanedeki profesörden randevu aldım.
Doktora “Sizce benim bir şeye ihtiyacım var mı, size sormak istedim” dedim.
“İçinizden bana ne yaptırmak gelirdi?” diye sordu, “Belki liposuction” dedim.
Şöyle bir durdu, bana baktı ve “Karım olsanız yapmam, yaptırmam. Sokakta insanlara bakın, herkes çok mutsuz. Kendiyle ne yapacağını bilemez bir halde. Daha yeni bir kongreden geliyorum ve biz bu işin ehli estetik cerrahlar olarak, herkesin bu kadar aynılaşmasından üzüntü duyuyoruz. İşimiz bu olmamalı ve değil diye tartışıyoruz.
Hani sizin işiniz bedeninizi sergileyerek para kazanmak olur; oyunculuktur, mankenliktir, ne bileyim işte hayatınızı kazanmak için estetik birtakım zorunluluklarınız vardır, o zaman bile bir ihtimal ‘Gereklidir’ deriz. Çok geçerli nedenleri olmalı kişinin ve de hekimin. Siz kendinizle mutlu görünüyorsunuz. Daha ilginci, bir doktor olarak benim bakıp da bence bu kadına şunu yapsak iyi olur dediğim şey sizin aklınıza bile gelmiyor bakın. Ben sizden kazandığım parayla iyi iş yapmış hissetmem.
Siz bu işlem sonrası çekeceğiniz ağrıya değmeyecek bir şeyle zaman kaybetmiş olursunuz. Sporunuza, hayatınıza devam edin” dedi.
Doktorun boynuna sarılacaktım, zor tuttum kendimi. Çünkü ondan önce görüştüğüm üç doktor, beni hiç görmeden hastanede çoktan randevu vermişti bile.
“Bundan sonra bana oranı küçült, şuranı büyüt, botoks yaptır diyenlere ‘Bu işin profesörü bile yapmam dedi’ diyebilir miyim?” dedim.
“İsterseniz yazıp vereyim” dedi, güldük ve çıktım gittim.
Birbirimize türlü baskı yapmak yerine, herkesi kendi tercihlerine bırakalım ve bir sarılalım bence.
Yonca “çizgi film”
Paylaş