Paylaş
Ben her iki hamileliğimde de bebeklerimin cinsiyetini öğrenmek istememiştim. Doğunca, kucağımıza alınca bilelim demiştim.
Etraf buna şaşırmıştı. Benim içinse doğal olanı buydu.
Herkes “e nasıl isim seçeceksin, odasının rengine nasıl karar vereceksin” deyip duruyordu.
Hiç aklıma gelmemişti bunlar.
Aklımda hiç renk ayrımı yoktu; kızlara pembe, erkeklere mavi gibi.
Ben bebek deyince hep başka şeyler düşlüyordum.
Mesela ilk hamileliğim, yani Destina’ya olan, hep bir yunus hayal ederek geçti. Gülümseyen yüzü ve akla gelince gülümseten fikri; insana güven veren, eğlendiren, hareketli bir canlı. Cıvıl cıvıl. Yardımsever. Zarif. Güçlü. Atak. Duygusal anlamda da zeki.
Denizler, okyanuslar vardı hep gözümün önünde.
Binlerce canlıyı barındıran, güçlü, kapsayıcı, engin.
Kucağıma alıp da “kız mıııı” diye attığım ilk çığlıkta da yunus vardı aklımda.
Bizim ailede gördüğüm en disiplinli insan o. Kafasına koyduğu neyse, o amaçta azimle ilerler. Zaman yönetimi yapar. Belli etmez ama inanılmaz duygusal ve hassas.
Hayalin içinde acı mı var, acısına katlanır gık çıkarmadan. Eğlenir işini yaparken. Eğlendirir.
Çocukların doğdukları andan itibaren kendilerine has özellikleri, yetenekleri ve koskocaman bir dünyaları var. Senin kurduğun hayallerle de harmanlanıyor sanırım evrende; çünkü bir gün bana kendini bazen bir yunus gibi hayal ettiğini söylediğinde dilimi yutuyordum.
Şimdi geri dönüp düşündüğümde puzzle gibi aslında her şey yerli yerine oturuyor. 3 aylıkken banyoda bale yapar gibi uzatırdı bacaklarını. 6 aylıkken sevdiği müziklerle yatakta dans ederdi resmen. 2 yaşından itibaren hep sahne gibi bir yer kurgulayıp dans ederdi. 4 yaşında kendi kendine çektiği videolar var tesadüfen bulduk, nasıl şeker! Sürekli Michael Jackson’un Thriller’ını taklit ediyor.
11 senedir dans ediyor. Geçen sene profesyonel oldu. İşi, hayatı dans.
Bugün, yine 5 aydır canla başla çalışıp hazırladıkları şovlarının ilk sahnesi var halka açık.
Tüm hafta sonu matine, suare kitleniyoruz o sahneye.
Bir gün bilet alıp çocuğumu sahnede izleyeceğim aklıma gelmezdi.
Dansa dair ne çok şey öğrendik, ne çok çalışma, çaba, ağrı sızı olduğuna inanın görmesem inanmazdım.
Küçük yaştan beri verilen emeğin meyvelerini alan bu küçük insanların tutkularına hayranım.
Biz çocuğa elimizden geldiğince destek olmaya çalışırken birkaç kişi gelip bana “Ne yani dans mı edecek? Hayatı ziyan olacak?” filan demişti. Bir kulağımdan girdi, öbüründen çıktı. İyi ki hiç tınmadım.
Nefis bir öğretmeni var. İnsanlık adına!
Farklı milletlerden çocuklarla bir aileler. Hiçbir konuda ayrımcı değil. “Ne yetenekler gördüm yeteneğine güvenip tembellik edip yeteneğini köreltti; ne yeteneksiz görünen çocuklar çok çalışıp müthiş yeteneklere dönüştü” der, yeteneğe de bakmadan her birine şans verir. Hiçbir çocuğu fiziksel görüntüsüne, kilosuna göre de damgalayıp yargılamadı. “Yeter ki dans etsinler seviyorlarsa, gerisi sonra gelir” dedi. Öyle de oldu.
Birilerinin “tombul sahneye yakışmaz” diyecek olduğu çocuğu da aldı, yıldız olarak çıkardı. Güven verdi ona. Özgüven!
Saygım sonsuz hocası Sharmila Kamte’ye.
Keşke her insan küçüklükten ne sevdiğini bilse, o yolda ilerlese, doysa sevdiğine, sevdiği şeyi yapsa.
Bildiğim şu; içinde kalmaz, tek gün pişmanlık duymaz. Dahası bir insana engel olmak günahtır.
Ana babalığı “siz bana engel oldunuz” dedirtmeden yaşamaktır benim için esas olay.
Siz bu yazıyı okurken biz onun heyecanını paylaşıyoruz, onunla birlikte sahneye kitlendik Dubai’de yine.
Dileğim bu hafta sonu ve tüm hayatı hep tam hayal ettiği gibi geçsin kızımın.
Herkesin bütün hayalleri gerçek olsun.
Aklımda, gönlümde başka tek kelime yok ki yazayım.
Gönlümden geçenlerden başka bir şey yazamıyorum.
Yazamadım.
Yonca
“kalp kalp kalp kalp”
Paylaş