Paylaş
“Eşyalarını yere atma çocuuuum” cümlesini kaç kere ağzımdan alev püsküren ejderha emojisiyle söylemişimdir...
Sayısını hatırlamıyorum, en son bayılmışım!
“Bırakınız dağınık kalsınlar, bırakınız yere atsınlar” kararımdan beri, BEN daha sağlıklıyım gibi. Ben kendim için düzen tutuyorum.
Şunu da biliyorum, ileride kendi evleri mis gibi düzenli olacak. Çocukları dağınık olunca da çok sinir olacaklar.
İki çocuklu olduğumun ilk 3-4 senesi, “aman olsun” ve “hayır efendim bu oda toplanacak” gelgitlerini milyon kere yaşadım.
Kurallı mı, ödüllü cezalı mı, o mu bu mu şu mu diye, sanki başka hiçbir işim yokmuş gibi, binlerce şey okudum. Yani, dağınıklığa çözüm için saçımı başımı süpürge ettim, ben dağıldım.
Hayır ben zaten düzen tertip delisi bir tip de değilim ki, anlamadım neden o kadar takıldımdı. Öyle bir kafa geliyor demek ki, şuursuzca.
Hayat çok kuralcı değil ki!
Sana bana kaç kural söktü ki mesela? Bana kural dendi mi, direkt inada bağlardım. Hâlâ öyle.
Kurallar çoğu zaman, en çok beni zora sokup bana kaygan zemin yaratıyor. Dahası, bu beklentiler çocuklarla ilişkilerimizi, koşullu sevgi ortamına itiyor.
Anlıyorum ama bizi. Çünkü çok işimiz var. Tonla mecburiyetin içinde mecbur kalıyoruz bir şeyleri kurallara bağlamaya.
“Yavaş şehir” denen bir masal diyarında yaşamıyoruz ki! Her şey çok hızlı, çok yoğun, çok acele ve illa performans beklentisi var her birimizden de.
Çocuğun yeterince yorulmamış, uykusu yok, sana doyamamış; ama uyuması lazım. Neden?
Çünkü sabah o saatte herkesle bir hareket etmesi gerek.
Karnı daha acıkmamış, oyun oynayası var. Ama olmaz. Şimdi yemek zorunda; çünkü öööyle.
Oda düzeni de keza aynı şekilde. Oda onun. Ama senin evinin sınırları içinde. Sanki biz aile değiliz de derbi maçı yapıyoruz.
Ay çok asap bozucu biliyorum.
İngilizce bir makaleye rastlamıştım (Kaynak belirtecektim, ama gelin görün ki, ben de bu yazıyı yetiştirmek için acele ettiğimden bulamadım), dağınıklık ve çocukların yaratıcı dünyası arasındaki ilişkiyi anlatıyordu.
Çocukların bize göre kaos olan o dağınık dünya içinde müthiş bir düzen kurduklarını, kendi yollarını bularak yaratıcı dünyalarını geliştirdiklerini anlatıyordu bilir kişi.
Çok etkilenmiştim.
Ailemin, titiz akrabalarımın, konu komşunun “not vererek” büyüttüğü bendim o derli toplu, nizami askeri düzeni isteyen. Çocuk rahatsız değildi. Bendim rahatsız ve endişeli.
Ya gittiği yerde bu kadar dağınık olursa, ya yerden mikrop kaparsa, ya takılıp düşerse? Al bak, yine endişe...
Düzenli veya dağınık olmak kişisel tercih ve olma hali.
Dağınık arkadaşlarım da var, titiz arkadaşlarım da. Hiçbirinin bu huyu beni ilgilendirmiyor. Onlar öyle mutlu.
Odası da çocuğun özel ve özgür alanı.
Ortak alanlar için belki karşılıklı saygı adına ortak kararlar almalı; onun odası için de ona saygı ve özgürlük tanınmalı dedim.
Bu konuda ne yapabileceklerini çocukların belirlemesini istedim. O ilk hafta çok güzeldi her şey. Şu an kahkaha atıyorum yazarken, sonra, olduğu kadar oldu. Saygısızlık gibi geldiğini, umursanmazlıkmış gibi hissettirdiğini filan söyledim, sanırsın acıklı Türk filmi sahnesi, ince hastalıktan ölüyorum. Öyle içerledimdi...
Aaaa bir baktım, ne gıcıklığına ne de saygısızlık olsun diye yapıyorlar, sadece bu mesele o sırada onlar için dünyanın sonu demek değil.
Bambaşka bir meseleleri var kafalarında. Bu kadar. E Yonca, hadi kızım kendi işine.
Yüz göz olmuyorum. Olası bir tartışma hakkımı dürüstlük konusuna saklarım. Dağınıklık için zinhar kullanıp harcamam.
Arkadaşlarına gidince özenlilermiş zaten.
Belki de, kendi evimizde dağınık olmaya çok ihtiyacımız olan tek zaman dilimi çocukluk.
Arkadaşlar...
Madem öyle...
Dağılabiliriz bence.
Yonca
“darmaduman”
◊ Yarın öbür gün bu yazıyı okurlar, bana kıllanırlar diye çocuklarıma not: Ay hiç kusura bakmayın, ben de insanım. Çatladım varsayın!
Paylaş