Paylaş
Hiçbir canlının öldürülmediği...
Ve üzüntüyle yazılan yazıların, yaza yaza bir yere varamadığı için çaresizlikten klişeleşemediği günlere özlemle...
Yonca
“boş”
THY-Emirates
Ne kadar çok seyahat ettiğimi, daha doğrusu ailecek ne kadar çok seyahat ettiğimizi anlatamayacağım.
Çocuklarımız gözlerini neredeyse havada açtı.
Son 16 yılda öyle çok uçtum ki, kanatlarım çıksa, ayaklarım tekere dönse yeridir.
Geçen gün Cengiz Semercioğlu THY ile Emirates havayollarını kıyaslayınca düşündüm.
Cengiz, THY’yi Emirates’den daha iyi bulduğunu söyledi.
Bazen evet, bazen hayır dedim okurken.
Emirates’in yolcu profili bana sorarsanız çok zor bir yolcu profili.
Diller, dinler, çocuklar, işçiler hani nasıl desem size, asayişi sağlamak için 40 takla atmak gerek çoğu zaman.
O yolcuyla baş etmek, anlayış ve hoşgörü göstermek açısından bence Emirates gerçekten inanılmazdır.
40 derece ateşlenen çocuk, ishali bezinden taşan çocuk...
Neler yaşamadım ki saatler süren uçuşlarda.
Bir kere of pof demeden her daim yardım ettiler.
Gerçi şu da var, 16 yıl içinde THY öyle inanılmaz bir gelişme kaydetti ki hem de her yönden, mutluyum.
Bir daha asla diye diye tövbeler ederek iner, ancak mecbur olduğumuz zaman THY uçardık.
Oysa şimdi seve, özellikle uçmak istiyoruz ailecek THY ile.
O gülen yüzleri görmek var ya, gerçekten büyük önem taşıyor. Yemekler desen nefis.
Yine de bence bir havayolunu değerlendireceksek kesin çocuklara sormak gerek.
Bizim evde bu konuda Emirates, THY’den az daha önde.
Çocuklar dekora bakmıyor büyükler gibi.
Oryantal veya Avrupai diye görmüyorlar ortamı.
O biz büyüklerin kafası.
Avrupa havayolları dedin mi fenalaşıyorum ama.
Her birinde başka sorunlar yaşadım, her biri başka katır kuturlukta.
Nitekim sevgili okur, ne varsa yine yerli malında var.
Ama, en iyi hava yollarıyla kıyasta hiçbir hava yolu, gönlümde taht kuran Singapur Havayolları gibi olamadı.
Destina iki yaşındaydı, 14 sene olmuş şuna bak, hostes “ne yemek istersin?” diye sorduğunda “pembe pilav” demişti.
Hostes, tüm sevecenliği ile “ketçapla karıştırıp pembeleştirsem mutlu olur musun?” diyerek, resmen pilavı pembe yapıp getirmişti.
İki yaş civarı bir bebenin tutturma şiddetini bilen anneler anlar ancak bu dediğim şeyi.
Dört saat boyunca büyük duamı aldılar yani.
Yonca
“uçuşkan”
Evlenen ünlü hali
İlişkin olur, kimle nerede nasıl büyük sıkıntı olur.
Evlenesin yoktur, sorun. Evlenmen de ayrı sorun. Uzun ve sorunsuz devam etse, sorun. E malzeme yok...
Bitse yine sorun. Neden bitti ki bu kadar kısa sürede?
Evlendiğin yer ayrı sorun, aile arası mı, yedi mahalle mi, içeride mi dışarıda mı ayrı olay ve sorun.
Kıvanç Tatlıtuğ’un evlenmesi olayını annemle bile tartıştık. Güler misin ağlar mısın.
En son şöyle bir cümle kurdum anneme... “Yahu sanırsın Kıvanç benle veya kuzenle evleniyor, o kadar dert oldu yani insanların kişisel tercihi bize...”
Ben herkesin vay efendim neden ailesi gelemezken uzakta evleniyor demesine süper sinir oldum.
Annem, “Bu toplum bunlara takar, kabul etmez böyle şeyleri ondan” dedi.
Feci bir yargılama hali yine. Bize ne yahu!
“Kararlarına saygı duyuyoruz, mutluluklar diliyoruz” diyemedik gitti hani. Ünlü olmak zaten zor.
Ünlü veya ünsüz fark etmez bu diyarda mutlu olmak daha da bir zor.
Evlenme kararı almak desen, vıyyyy, bayağı bi zor.
O yüzden...
Ben evlenme kararı alan herkese, içeride veya dışarıda, aile ile veya ailesinden ayrı gayrı, fark etmez, mutluluklar dilerim.
Günün sonunda dış kapının mandalları olan bizlerin car cur konuşmaları yüzünden ne kendilerinin, ne de ailelerinin üzülmesini isterim...
Hele de nikah, düğün gibi acayip yıpratıcı şeyler öncesinde...
Of bu düğün dernek olayları ne büyük psikolojik şiddet içeriyor aslında...
Yonca
“ünlem”
Paylaş