Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - Kelebek
Yonca Tokbaş - KelebekYazarın Tüm Yazıları

Aurora-X

IRC puanı yeni alınmış bir tekne olduğundan Bodrum Famous Cup’a destek kategorisinde katılan Aurora-X takımıyla 2 gün yarıştım.

Haberin Devamı

Bu takım aslında 2013 Kış Trofesi birincisi, 2014 ikincisi.
Takımda, Haluk Yavuz, Haluk Yurtseven, Murat Esemenli, Ömer Dirim, Halit Levent Akbaş, Burak Algon, Behzat Şahin ve Mehmet Saban vardı.
Yelkenlinin en yelken bilmez ama en heveslisi de net bendim.
Bitmek bilmeyen sorularım ve durdurulamaz çeneme rağmen bu ekibin birinci olması bence ayrıca über üstün bi başarı.
Yarış içinde ekip pür dikkat çalışırken yaptığım daldan dala konuşma programına karşı gösterdikleri nezaket, sabır ve anlayışa ne desem boş.
Ne olacak benim bu durdurulamayan çene bilmem.
Şimdi gelelim yelkenciliğin beni benden alan kısmına.
İki günde öğrendiklerimi hayata dair öğrendiklerim olarak okuyun lütfen.
Rüzgar üzerine tırmanmaya çalışan bir yelkenlinin rüzgara karşı seyrederken zigzaglar çizerek rotasında ilerlemesine yarayan dönüş şekline tramola deniyor. Yani hayattaki hedefine giderken rüzgar değişir ve sen düz gideceğine sağ sol yapar ama illa o hedefe gidersin ya, işte tramola bu.
Tramola iyi hoş da, ekibin de haydaaa bir o yana bir bu yana; kafasına direk yemeden, dengeyi bozmadan, denize uçmadan geçmesi de demek.
Zigzag sırasında anlık dikkatsizlik hayati tehlike demek.
Hedefine tramola ata ata ilerlerken, bazen “broş” çıkıyor karşına.
O da çok kandırıkçı bi şey. Broş sırasında bi şey yapmadan geçmesini sabırla beklemen gerek.
Hani denizin üstü bazen kıpır kıpır olur; ama insanı yorar ve ne yapsan olmaz ya, işte o sağanak.
O minik kıpırtı tekneyi sıkı sallıyor. Şakası yok. Önemsiz gibi görünen şeyleri küçümsemeyeceksin hayatta.
Çapariz bir çeşit kriz gibi. Çözmen gerek. Netalamak o krizi çözmek demek.
Aklını kullan yapılması gerekeni yap ve olayı netala.
Rüzgar kıçtan “kavança” eserken gideceğin yere daha iyi ve hızlı varacağını düşünme. Dikkat etmezsen başına gelmedik kalmaz.
İki günde yelkenden öğrendiğim şu 3-5 bilgi ve ekibin tavrı beni çok etkiledi.
Koşarken de o yolda yaşadıklarım hep hayat dersi.
O yüzden bazen rüzgarları, dalgaları suratıma yemeyi daha kolay kabul ediyorum.
Çünkü başka türlüsü beni ya batırır ya da gitmek istediğim yere götürmez, biliyorum.
Sabrediyorum.
Teknede ekipteki babaların çocukları Alım ve Doğan da vardı.
Üçümüzün hali bi ayrı trajikomikti.
Tramolalardan her yerimiz yara bere morarık içinde.
Hele tam yarış bitti diye bir elimizde ayran, bir elimizde börekle Alım’la yakalandığımız rüzgarda resmen çapariz olduk!
Ayranları atıp denize zarar vermeyeceğiz diye, resmen kendimiz hibe oluyorduk.
Tekne yan yatmış, dizlerimize kadar denize gömülmüşüz, tekne hızla giderken bizi hortum gibi içine çekiyor, çelik teller ya bileklerimizi ya boğazımızı kesti kesecek, biz hala daha ayran kutularını bırakıp kendimizi kurtarmıyoruz.
Alım babasına “Baba ayranı atayım mı?” diye çığlık atıyor, babası “Kızım hemen at ve tutun” diyor, ama Alım “Baba kutuyu denize atamıyorum” dediğinde göz göze gelip, “şu denize bu plastiği atacağımıza, düşeriz daha iyi” deyip gülmeye başlıyoruz.
Her şey geçtiğinde, ki bu inanın bize bir ömür gibi uzun geldi, bileklerimiz, ellerimiz morarmış, börek ve ayran da son damlasına kadar midemize inmişti.
Aurora-X ekibi harbi takım.
Bu keyfi yaşamak ve paylaşmak için yelkendeler.
Hem yelkencilikte hem de anı yaşamak konusunda profesyonelleşmişler.
Birbirlerinin hatalarını dünyanın sonu şekline döndürmeden, olanı tartışıp gülüp geçebiliyorlar. Hayatımın ilk yelken yarışı deneyimini Aurora-X ekibiyle yaşamak benim şansımdı.
Şunu bi kere daha anladım:
İnsan, sevdiği şeyi sevdiği insanlarla yaparak paylaştığı zaman onu kimse tutamaz, hiçbir şey önüne geçemez.
Hatta doğa, deniz, dalga, rüzgar hepsi kol kanat gerer.
Ne yapacaksanız yapın ama keyifle yapın.
Ömre bedel.
Yonca
"Müteşekkir"

FOTO GALERİ İÇİN TIKLAYIN

Yazarın Tüm Yazıları